İlya İlyiç Oblomov...
Hakkında çok şey duydum ama hepsi menfi şeylerdi. Tembel, uykucu, uyuşuk... Kaygısız dinginliğin timsali bir Oblomov... Bu kadar... Fakat senin aslında altın gibi değerli, pamuk gibi yumuşak, ana yüreği gibi anlayışlı bir kalbin olduğunundan kimse bahsetmemişti. Yetiştirilme tarzından kaynaklı bir miskinlikti senin ki... Küçükken ve gençken sana kimse çorap gitmeyi bile öğretmedi. Etrafında hep pervane olan birileri vardı. Bu şekilde yetiştin ve içinde var olan bütün cevherler köreldi. Hiçbir yeteneğin açığa çıkmadı. Bütün hayatın birilerinin yardımına muhtaç şekilde ilerledi. Bu sebeple hiç bir işin ucundan tutamayan, hiçbir şey yapmak istemeyen, kendine güveni olmayan, hayatı tekdüze yaşayan bir biçare oldun.
Peki bu senin suçun mu Oblomov...
Tabiki senin suçun değil. Sen aslında elinden tutan olsa, cesaret veren olsa en başta çok güzel seven, adam gibi aşık olan, aşkı için inanılmaz fedakarlıklarda bulunan şefkatli ve düşünceli bir insansın. Seni okurken, beni ilk başlarda güldürdün, sonra düşündürdün, sonunda ise hüzünlendirdin dostum.
Sanayi Devrimi sonrası toplumun her katmanında yaşanan değişimlerin, başkalaşan ticaret kurallarının feodal yapıları epey zorladığını da kitaptan anlıyoruz. Son olarak çocuklarınıza iyilik etmek istiyorsanız onların ağzına lokma vermeyin, bırakın kendileri yesin, çorabını kendisi giysin, okul çantasını siz değil kendisi taşısın, ona yüklenebileceği sorumluluklar verin, çok şımartmayın, ölçülü ve disiplinli olun. İleride Oblomov gibi başkalarının yardımı olmadan yaşayamayan, yetenekleri körelmiş birey olmasını istemiyorsanız bunu yapın. İyi okumalar...