Nasıl düşünür ve hissederseniz, onu yaşarsınız. Düşünceleriniz ve hisleriniz kaderinizi yaratır. Kalbiniz bilinçaltınızdır ve bilinçaltına ne yüklerseniz onlar biçim, işlev, deneyim ve olaylar şeklinde tezahür eder.
Sonra her şeyimiz oldu. Yokluğun zenginliğini unuttuğumuzdan, dilimize de bir söz pelesenk oldu, “Ben çok yokluk yaşadım, çocuğum yaşamasın.” Yaşatmadık. İyi bir şey yaptığımızı sandık. Her sabah televizyonu rahatça açmaya başladı evlatlarımız. Kahvaltıya tabletleri eşlik etti. Yolculukta son model telefonlarımızı verdik ellerine korkusuzca. Okula yollarken akıllı saatler taktık kollarına. Tabii çocuğum, dedik. Eksik kalma. Yenisi mi çıkmış o cihazın, hemen alalım. Oyun mu indireceksin, getir şifre gireyim. Çizgi film mi izlemek istiyorsun, sen aç ben mısır patlatıp geleyim. Evlatlarımızın zihinleri makinalar tarafından ele geçirildi böylece. Yavaş yavaş da değil üstelik, gayet hızlı geçirildi ele. Hayal kurma yetileri ellerinden gitti önce. Hepsi aynı karakterden, aynı bebekten, aynı oyundan bahsetmeye başladı. Gözlerini kapattıklarında dün gece izledikleri çizgi film geldi akıllarına. Hayal güçlerinin ardından oyun kurma becerileri yok oldu. “Hadi yavrum azıcık oyna kardeşinle.” diye her seslenişimiz aynı cevapla karşılık buldu, “Ne oynayacağız anne, aklıma hiç oyun gelmiyor.” Nasıl gelmiyor yavrum, diyemedik. Bunca oyuncağın arasında nasıl oynayacak bir oyun bulamıyorsun. Dikiş diken makinan bile var. Düğmesine basınca yürüyen robotun var. Kumandayla çalışan araban var. Nasıl gelmiyor aklına bir oyun? Diyemedik. Bunun yerine iyi o zaman git de televizyon izle azıcık, niye başımda söyleniyorsun sıkıldım diye, dedik. Aferin bize, bu gurur hepimizin .
Reklam
"Biri yere düştüğünde tutup kolundan kaldırmak bu kadar mı zor? Işıl ışıl iyilik dururken, kötülüğün tarafını seçmek neden? Kalbinizde yeşil bir ağacınız, şarkı söyleyen kuşlarınız yok sizin! Sokakta gördüğünüz bir ağacın yanından yalnızca geçip gitmeyi bilirsiniz! Hayvanlara eziyet edersiniz, çocuklarınıza sevgiyle yaklaşmazsınız. Fakat hissedin! Hissedin! Kalbiniz var! Düşünün! Bir düşünün! Aklınız var! İnsan başka nasıl değişir yoksa? Sabahları güneş hepimiz için doğmuyor mu, niçin karanlıkta kalıyor sizin kalpleriniz? Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşamıyor muyuz, niçin bulutlanıyor aklınız?"
Sayfa 148Kitabı okudu
Her birimiz aslında illüzyon olan, gerçeklik algımızı yitirdiğimiz bir ortamda; sanal ortamda oradan oraya tıklıyoruz durmaksızın. Sonra nihayet başımızı kaldırınca dijitalden, nasıl da geçmiş zaman anlamadım, diyoruz. Her yerimizin tutulmasından şikâyetleniyoruz. Yarınki sınava çalışamamış oluyor çocuklar. Babalar namazı kaçırıyor bazen, anneler yemeğin dibini tutturuyor. Elimizde koca bir hiçle kalakalıyoruz ortada. Zaman ve mekân algımızı yitiriyoruz. Resme uzaktan bakmaya başlamalıyız evvela . Hepimiz birbirimizin aynı olmuşuz. Anneler, babalar ve çocuklar. Dolaptan mumları çıkarıp gölgelere kahkahamız çarpsın istiyorsak sormalıyız kendimize: Dijital ortam, harikalar diyarı mı gerçekten? Ve cevabımız hayırsa, hatayı durmaksızın başkalarına yüklemeyi bırakmalı, henüz genç olmuş evlatlarımızdan kendi tecrübe ve olgunluğumuzu beklemek yerine yol göstermeliyiz onlara. Başka delikler açmalıyız, en az tavşan deliği kadar ilgilerini çekecek. Konuşmalı, anlamalı, dinlemeli ve en önemlisi hatırlamalıyız. Bugünkü aklımıza geçmişteki toyluğumuz sayesinde kavuştuk. Onlar da bizim gibi. Evlatlarımız. Düşecekler, kalkacaklar, internette gezecekler, arkadaşlarıyla boş muhabbetler yapacaklar. Sonra her biri tecrübe olacak. Akıllanacaklar. Bütün bunlar olurken bizim durduğumuz yer de bizim aklımız ölçüsünde olacak. Ya söylenecek, üzülecek, eskiyi özleyeceğiz durmadan. Yahut dertlenecek ve derdimizle çözüm üretecek, anlayacak, anlatacak, gülümseyecek ve kendi harikalar diyarlarını inşa etmelerine yardım edeceğiz.Hangisi?
❝ Bir Kalbiniz Vardır, Onu Hatırlayınız..
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ... Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri
Sayfa 18 - E-KitapKitabı okudu
Şimdilerde güzel tavırlar abesle iştigal ediyor . Geçen gün sosyal medyada gezinirken bir paylaşım gördüm. Bir arkadaşım yanlış bir bilgi paylaşmış, ötekisi altına doğrusunu yazmış. Yanlış paylaşım yapan bilmiyordum teşekkürler minvalinde bir cevap verince doğru yanıtı veren de rica ederim, demiş. Peki, bu gayet sıradan diyalog nasıl mı benim karşıma çıktı. Bu iki arkadaşı yanıtlayan bir başkası sayesinde. O “bir başkası” şöyle söylüyordu bu diyaloğa cevabında: “Hayret, neden birbirinize küfür ya da hakaret etmediniz?” Ve bu cevap öylesi komik bulunmuştu ki binlerce beğeni almış, çok beğeni alan cümlelerin paylaşıldığı bir platforma düşmüştü. Anlayacağımız artık iki kişi birbiriyle dostane sohbet gerçekleştirdiğinde yadırgıyorduk bunu. Komiklik algımız bile bambaşka bir boyuttaydı.
Sayfa 16 - E-KitapKitabı okudu
Reklam
Derken bir fotoğraf ilişir gözüne. Kızın vardır karşıda sözgelimi.Yeşilliklerin ortasındadır. Elinde bir demet papatya tutuyordur. O anı hatırlarsın. Hadi, demişsindir, geç de şurada bir resmini çekeyim. Işık mükemmel, arka plan harika. Hızla toplamışsındır çiçekleri, dün gibi aklındadır. Kızının minik avuçlarına vermişsindir buketi. Sonra ışığı en iyi alan yere konumlandırmışsındır onu. Konsola bir obje koyar gibi, birkaç adım geriye gidip ona tekrar yaklaşarak. Başını kaldırıp omzunu dikleştirerek. Gülümse, diyerek yapmışsındır bunu. Ardından basmışsındır deklanşöre. Tamam, demişsindir sonra. Tamam. Çocuk elinde çiçekler, yeşilliğin ortasında, hayatının ortasında, dünyanın ortasında kalakalmıştır. Öylece. Ama sen çocuğa değil fotoğrafa bakıyorsundur o esnada. Nasıl da güzel bir çekim olduğuna. İkinizin arasındaki nice çekimi yok ettiğini fark etmeden . Geleceğe koşayım derken geçmişini de yok ettiğini fark etmeden .
Sayfa 12 - E-KitapKitabı okudu
Yardım edin okuyucularım, hayvanları görmezden gelmeyin. Onlar size yüce Tanrı'nın sķnavlarıdır. Onlar görevlidirler, siz onları görmezden gelir, kalbinizi kapatırsanız, Tanrı merhameti size nasıl ulaşsın? Muhtaç insanlara yardım edin, elinizde varsa imkanınız, iki varsa birini ihtiyacı olanla paylaşın sevgili okuyucularım... Siz bir paylaşırken, karmanız bin temizlenecek... Siz bir verirken, ruhunuz bin yükselecek... Siz bir verirken, kalbiniz bin açılacak... Siz bir verirken, melekleriniz bin sevinecek... Çevrenizdeki her şey gün gelecek cana bürünecek. Kullandğınız tüm maddeler, hayvanlarınız, çevrenizdeki insanlarla yeniden karşılaşacaksınız. İyilik ettikleriniz sizden taraf olacak, ya kötülük edip, görmezden geldikleriniz ne yapacak hiç düşündünüz mü?
Sayfa 207Kitabı okudu
Bir hayatın şiiri nasıl olurdu sizce? Şiir bir saç örgüsüdür. Bir telinde kalbiniz çarpar, bir telinde aklınız, bir telinde ölüm, bir telinde dünya. "Usta" olmuşsanız bunların hiçbiri çarpmaz artık! Bunu istemiyorum.
harfe dönmüş, uğultu olarak kalmış, gölgelenmiş, ışımış binlerce ayrıntının, aklındaki binlerce düğümünü nasıl anlatacaksın? kalbiniz bilir, dersin usulca. sezgileriniz fısıldar.
498 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.