Okumaya devam ederken daha fazla dayanamayıp bir yerlere birşeyler yazma istediğime engel olamadım. Okurken sonsuza kadar devam etmesini istediğim, okumaya ara verdiğimde ise içerideki duyguları yaşamaya devam ettiğim beni sarsan, kalbimin ve zihnimin her bir hücresinde koca koca depremler hissetmeme neden olan bence harika bir kitap. İşte bu kadar dedim her satırda. Işte aslında bu kadar herşey. Kitabın başlarında ne okuyorum ben dediğim ilerleyen zamanlarda kinyas ve kayraya kızdığım zamanlar oldu. Ama en çokta bir insan nasıl bu noktaya gelebilir? Sorusunun cevabını aradım kitapta. Onların çaresizliğini, kaybedecek bir şeyinin olmamasını, en çokta umudun kaybedilmesini okurken kendimi normal insan (Gerçekleşmesi istenen hayaller, hayat planları vs.) olduğum için şanslı gördüğüm anlarım oldu. Kinyas bu hayat savaşında şanslıydı boğulmak üzereyken hayat ona can simidi sunmuştu ve o tüm yaşama arzusuyla sıkı sıkı tutunuyordu ona. Kayra bu kadar şanslı olamamıştı kaybedeceği en önemli duygu olan umudunu kaybetmişti. Bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük nedir? diye sorsalardı sanırım vereceğim cevap hayal etme gücünü kaybetmek olurdu.
“Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar.”
Herkese keyifli okumalar dilerim. Hoşça kalın.