İki gerçek ve bir insan var. Ölüm, hayat ve insan. Mahşerin üç boku. Sadece insanın ayakları olduğuna göre aralarında, o koşar ya birine ya diğerine. Eğer mutluluk ölümden gelmezse, o zaman sadece hayat kalır geriye. Çözmesi kolay ama zaman isteyen bir problem. İlk aşamayı ve seçeneği eleyebilmek otuz yılımı almıştı. Şimdi kendi izlerimin üzerinden geçip hayata yürüyordum.
İyiliklerinizi de gizleyin. Tıpkı kötülüklerinizi gizlediğiniz gibi. İyiliklerinizi ilan etmek, rüzgarın karşısında un savurmak gibidir; alıp götürür, eliniz boşta kalır.
Bir gün sevilenden ve sevenden ne kalır
Gözden, o dudaktan, o bedenden ne kalır
Anlat bana ey sevgili, senden başka
Can verdiğim an âleme benden ne kalır
Ah İstanbul!
Sırtından binlerce adım geçer de çıkmaz sesin.
Sessiz hıçkırıkların bir dalganın süzülüşünde yankılanır ve kabaran yüreğinle birlikte damla damla gözyaşın sahile vurur.
İki yakan bir araya gelmese de bir yar seversin, kalbini bir kuleye hapsetmiş, nazlı etekleri Üsküdar'a uzanan...
Zırhını kuşanmış yedi asker başında bekler, kavuşmak hep başka bahara kalır.
Karşı gelsen zindanlara hapsederler yüreğini, esaret değil korktuğun bilirim.
Yârin mavi gözlerine hasret kalma düşüncesi öldürür seni.
Dokunamasam da uzaktan seyrederim gözlerini, dersin.
Sonra ağlarsın sessizce, gözyaşın sevdiğinin gözyaşına sarılır, sonra damla damla sahile vurur.
Özlersin, bilirim. Bu yüzdendir rüzgârında hep bir hasret kokusu taşıyışın...
Çocuklukta hep böyle değil midir? Hatıralar hava ve zaman etkisiyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sayfa şeklinde kalır. O zaman en çok etkileyen şeyler, hatıralar tablosunda en derin kazılır.
¶¶
İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerinden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim
Kar bırakılmış karanlığından.
¶¶
Medeniyet bir kandırmacadır, doğadan uzak düşmektir. İnsan ne kadar medeni olursa, o kadar zihnine takılıp kalır. Yüreğiyle temasını
yitirir.
Yürek hâlâ ilkeldir.