Geceyi ihya, namaz kılmak demektir. Gece namazında, namazda bulunan ve insanı hayat cehenneminden uzakta yücelere yükselten her türlü mâna vardır. O yüzden Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ''Ey Bilal! Kâmet getir de bizi rahatlar.'' derdi.
Bir kadına duyulan sevgi, bedensel bir arzu bile ona tanrısal bir hikmet yüklenmeden, doğanın bütün şöleni o bedene yansıtılmadan, sevgi bir mucizeye dönüştürülmeden söylenemez. Söylenirse bu, sevgiliye, ona duyulan aşka, insanın büyüklüğüne yapılabilecek bir aşağılama, bir haksızlık, sözcüğün hakiki ve mecazi anlamıyla bir günahtır. Çünkü bu sevgi, gider varlığını bir büyük varoluştan alır. Bu sevgi ne kadar büyük olursa, insan üzerinden tanrıya/doğaya o kadar büyük sevgi gösterilmiş olacaktır: "Kim güzele candan aşık olurdu/ Allah'ın sevgisi kula düşmeden. " Kula düşen sevgi böyle bir yüceden geliyorsa, sevgiliye söylenecek söz, sevenin de sevilenin de yaratıcısına yakışır olmalıdır: "Cemali güneştir dilleri ayet/ Kaşları Zülfikar gözleri Tevrat/ Zülüfleri Zebur İncil'dir kamet/ Muhabbet gönlümü Kuran'a çekti. " Aşığımız bir aşkın esrarına ermiştir yine. Dil, doğadan ve eski büyük aşklardan alacaktır anlatım gücünü: "Bazı güneşteyim bazı yeldeyim/ Bazı yağmurdayım bazı seldeyim/ Bir Leyla peşinde ıssız çöldeyim/ Bir garip Mecnun'a yoldaş gibiyim. " İmgesel dolayımını bu kadar kutsaldan, doğanın büyüklüğünden alan bir aşkın bitişi de başlangıcındaki coşkusuna yakışır bir acıyla dile gelecektir:
"Yüce bir dağ idim dümdüz eyledin/ Ayaklar altında bir toz eyledin/ Akan pınar idim susuz eyledin/ Güzel baharımı kara çevirdin// Ben isminden başka lisan bilmezdim/ Kemalinden başka sultan bilmez dim/ Gül yüzünden başka Rahman bilmezdim/ Yaktın bu gönlümü nara çevirdin. "
Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
"Kamet getirildiği zaman namaza koşarak değil, ağırbaşlı bir şekilde yürüyerek geliniz. Yetişebildiğiniz kadarını imamla birlikte kılınız; yetişemediğiniz rekâtları da kendiniz tamamlayınız." (Buhârî, Ezân 20-21 Cum'a 18; Müslim, Mesacid 151-155)
İslam hukukunun yani devletinin tekrar ihyasının kolaylığı da şurada yatmaktadır: İslam hukuku Müslüman halkların içinde çıkmıştır. İslam hukuku ulaşılması zor, ruhbani yargıçlar tarafından sorgulanması hatta ulaşılması ve okunması mümkün olmayan, kralların kılıç ile neşrettiği hukuklar gibi değildir. Müslümanlar doğar doğmaz idare olundukları hukuk ile muhatap olmaktadırlar. Aldıkları isim kulaklarına okunan ezan, kamet kadılar ve müftüler tarafından bir yargı meselesi olarak incelenmekte, 4 yaşındaki bir çocuk okumaya başladığı ilmihal hukuka giriş kitabı olarak Müslümanların önünde durmakta ve Müslümanlar hayatları boyunca karşılaştıkları her müşkülat helal ve haram dairesinde bir ömür sürdükleri için bu hukukun bizatihi parçası olmak durumundadırlar.
1941 yılında Arapça ezan ve kamet okuyanların 3 aya kadar hapis veya 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ile cezalandırılması hükmü getirilmiştir...
Papa Eftim bu konu ile ilgili şunları söyler:
"Müslüman Türkler nasıl kendi ibadetlerini kendi dilleriyle yapıyorlarsa Ortodoks Türklerin de kendi ibadetlerini kendi öz dilleri ile yapmalarından tabii ne olabilir? Bunun için bir encümen toplandı, Ortodoksluk dinine ait bütün dualar Türkçeye tercüme ediliyor. Kendi dilimizle ibadet etmemiz, dua okumamız, daha müessir, daha tabii, daha iyi oluyor. Biz meselede Müslüman kardeşlerimizden daha ileriye gittiğimizi zannediyoruz. Çünkü camilerde yalnız ile kamet Türkçedir. Biz ise bütün ibadetimizi Türkçe yapıyoruz ve yapacağız. Diğer Ortodoks kiliselerinin de bize ayak uyduracaklarını zannediyoruz. Türk Ortodoksları bu inkılapta da Büyük Gazi'nin izinde yürüyeceklerdir. Cumhuriyet hükümetinin bu isabetli ve şuurlu işlerdeki her türlü karar ve hareketlerini benimseyeceğiz. Mesaimiz devam ediyor. Yakında Ortodoksluk mezhebinin bütün dualarını bir kitap halinde Türkçe neşrederek bütün Türk Ortodoksluğu aleminde temime çalışacağız."
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Ezanla kamet arasında dua reddedilmez.” “Peki ne diyelim ya Resulullah ?” dediler. “Allah’tan dünya ve ahirette afiyet isteyin.” (Tırmizi, Daavat )
Enes ibni Mâlik radıyallahu anhdan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ezan ile kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez."
Ebû Dâvûd, Salât 35, nr. 521; Tirmizî, Salât 158, nr. 212
Dün ,dünyanın en kısa cuma hutbesi okundu ,
sadece 30 saniye sürdü..
Bu insanlığın ve Müslümanlığın bitiş noktasıydı .!
Filistinli imam Mahmut Hasanat , hutbeye çıkarak şöyle seslendi” 30.000 tane şehidin, 70.000 tane yaralının, 100.000 tane sakatın, 2 milyon evsiz ve aç susuzun uyandırmadığı, bir şey anlatmadığı bir ümmete ben buradan konuşsam ne olur konuşmasam ne olur, kamet getirin de namazımızı kılalım” dedi ve hutbeden aşağı indi…
İşte bu insanlığın bitiş noktasıydı. Ve dünyanın en kısa ama en muhteşem hutbesiydi…..
Allah onların namazlarını ve ibadetlerini kabul etsin ..
Allah bize ise gerçekten yardım etsin …
Dün ,dünyanın en kısa cuma hutbesi okundu ,
sadece 30 saniye sürdü..
Bu insanlığın ve Müslümanlığın bitiş noktasıydı .!
Filistinli imam Mahmut Hasanat , hutbeye çıkarak şöyle seslendi” 30.000 tane şehidin, 70.000 tane yaralının, 100.000 tane sakatın, 2 milyon evsiz ve aç susuzun uyandırmadığı, bir şey anlatmadığı bir ümmete ben buradan konuşsam ne olur konuşmasam ne olur, kamet getirin de namazımızı kılalım” dedi ve hutbeden aşağı indi…
İşte bu insanlığın bitiş noktasıydı. Ve dünyanın en kısa ama en muhteşem hutbesiydi…..
Allah onların namazlarını ve ibadetlerini kabul etsin ..
Allah bize ise gerçekten yardım etsin …
Alıntı.
705. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
“Kâmet getirildiği zaman namaza koşarak değil, ağırbaşlı bir şekilde yürüyerek geliniz. Yetişebildiğiniz kadarını imamla birlikte kılınız; yetişemediğiniz rekâtları da kendiniz tamamlayınız.”
...
Hadisimizin ışığında meseleye şöyle
Yollarının rehberi olan o yüce kamet, onlara ‘bir âdemin bir âlem’ olduğunu öğretmişti. Bir insanın imana taşınmasının yüz kızıl tüylü deveden, ya da güneşin üzerine doğup battığı tüm beldelerin fethinden daha değerli olduğunu belletmişti.