Merhaba #Gençkan#AdrewBarrer#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#distopya Gelelim konuya;Dünya 'nın işi zor artık hiç bir şey eskisi gibi değildir. Genç nesil için yeni yaşam şartları hazırlanmıştır. Hemde kan bağışı karşılığında...Karşımıza Yeni mezun olmuş,iş konusunda deneyimsiz avukat Billy çıkıyor. Sunset projesi'nin videosunu gördüğünde etkilenir ve bu fırsatı kaçırmaz. Sunset projesi ? Gönüllü gençlerin kan bağışında bulunup, bu bağış karşılığında ise tüm borçlarının silinip 35 yaşına kadar huzurlu bir hayat sürecekleri Luna çiftliği denilen bir yerde yaşamak. Proje 'den sorumlu Finch ile görüşmesinin ardından projenin dördüncü çiftliği Lunadadır. Güzel hayat , sınırsız ye ,iç , eğlen. Diğer yandan da proje 'ye Frankie gönüllü olur. Ama hiç birşey düşündüğü gibi olmayacaktır. Frankie neler bekliyor? Peki ya Billy ne yapacak? Doktor Finch ' yaptığı plan, program nasıl sonuçlanır? Distopik türü sevenlere hem değişik karekterler hem sürükleyici bir hikaye sizleri bekliyor.Sevenleri için bir öneri olarak buraya bırakıyorum. Sağlıcakla, kitapla kalın @theseusyayinevi
Aylin Sezersan
Aylin Sezersan
Özlem Yıldırım
Özlem Yıldırım
Biz kaynaklarımızı, kanımızı vererek, fedakarlıkla , özveriyle ya- rattık. Kadınlar ve kız arkadaşlarımız saçlarını, çeyizlerini verdi, ko- yunlarını verdi köylüler. Kan bağışı yaptık toplu gidip, 100 kişi, 300 kişi. Biz kanımızı vererek fedakârlıkla bir kaynak yarattık ve o halâ yaşıyor. Ama banka soyanların örgütleri ayakta kalmadı.
Reklam
Hayat Tanrının bir bağışı olduğu için onu reddetmek Tanrıyı reddetmek ve onun ismine karşı gelmektir; onun suretini öldürmektir, onu öldürmektir yani sonsuza dek lanetlenmeye yer ayırmaktı.
Müjdeler olsun; iki yüz yıl kan ağlasaydın, eziyetler çek­ seydin gene bu bağışı bulamazdın sen.
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
Jackson Brown "çağdaş yaşam evliyası" edasıyla verilmiş büyükler anlamlı ve doyumlu yaşamak için kullanılabilecek bir bilgelik demetidir: -Her gün 3 kişiye iltifat et. -Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret. -İnsanların doğum günlerini hatırla. -insanların gözlerinin içine bak. -sık sık lütfen de. -bir müzik aleti çalmayı
Reklam
Kahvaltı dışında üç beş kere çay yapmak yetmiyordu, her an çay içmek istiyorlardı. I devletin verdiği bütçeyle hastalara kahvaltı dışında bir kere bile çay vermek zorken, bu hale çareler aramış, sonunda Çaykur'dan çay bağışı almayı bagisi almayi basarmis tik. Zor insanlardı cüzamlılar. Kan davaları, düşmanlıktan bitmezdi. Kimileri birbirleriyle aynı koğuşta, aynı odada yatmak istemezlerdi. Aralarında çatışmalar olduğu gibi kadın-erkek ilişkileri de olurdu, aşklar, sevdalar, kıskançlıklar da yaşanırdı.
Sayfa 132Kitabı okudu
TÜRKÇÜ GENÇLERE Soyunuza, yurdunuza ve devletinize en verimli hizmetin Türkçülük Ülküsü ile sağlanabileceğine inandığınız için bu yolda yürümekte olan gençlersiniz. İnsan hayatının en romantik çağlarında, genç ruhları büyüleyen zevk verici, çekici, şahsi faydalar sağlayıcı bir çok maddi ve manevi imkanlara sırt çevirip, böyle çetin bir yolda
Birinin kolumu yakaladığını hissettiğim an çığlıklarla onu tekmeleyecektim ki kollarını etrafıma sardı ve ellerinden birini saçlarıma daldırdı. Lastiğin ne zaman koptuğunu ve saçlarımın omuzlarıma döküldüğünü fark etmemiştim bile ama koku tanıdıktı. "Küçük kedi pençelerini çıkarmış yine," dedi Pars, sesi zayıf geliyordu. Onu göğsünden ittirerek başımı kaldırdım ve gözyaşları içinde yüzüne baktım. "Ne oldu?" diye sordu, gülümsüyordu. "Beni yakalayamazlar, ben onları yakalamışımdır ama henüz farkında değillerdir. Anlayamadın mı hâlâ?" "Senden nefret ediyorum..." Yüzümün buruşmasıyla, içime çektiğim oksijenle boğuluyormuş gibi hissetmiştim o an. Göğsüne vurmaya başladım. "Senden nefret ediyorum! Senden nefret ed..." "Ah..." "Ne oldu?" Boncuk boncuk dökülen gözyaşlarımın ara sında o kadar çabuk renk değiştirdim ki, ben bile şaşırdım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım, omuzlarından tuttum, kollarından ve ellerinden... "Ne oldu Pars? İyi misin?" "Biraz zayıfladık diyelim," dedi şaka yapar gibi, zayıf bir tonla gülerek. "Birkaç tüp kan bağışı yaptık diyelim..." "Neden bunu yapıyorsun bana?" Çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Neden yapıyorsun bunu..." "Çok seviyorum seni o yüzden," dedi gülümseyerek yüzümü avuçlarımın arasına aldığında.
Birinin kolumu yakaladığını hissettiğim an çığlıklarla onu tekmeleyecektim ki kollarını etrafıma sardı ve ellerinden birini saçlarıma daldırdı. Lastiğin ne zaman koptuğunu ve saçlarımın omuzlarıma döküldüğünü fark etmemiştim bile ama koku tanıdıktı. "Küçük kedi pençelerini çıkarmış yine," dedi Pars, sesi zayıf geliyordu. Onu göğsünden ittirerek başımı kaldırdım ve gözyaşları içinde yüzüne baktım. "Ne oldu?" diye sordu, gülümsüyordu. "Beni yakalayamazlar, ben onları yakalamışımdır ama henüz farkında değillerdir. Anlayamadın mı hâlâ?" "Senden nefret ediyorum..." Yüzümün buruşmasıyla, içime çektiğim oksijenle boğuluyormuş gibi hissetmiştim o an. Göğsüne vurmaya başladım. "Senden nefret ediyorum! Senden nefret ed..." "Ah..." "Ne oldu?" Boncuk boncuk dökülen gözyaşlarımın ara sında o kadar çabuk renk değiştirdim ki, ben bile şaşırdım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım, omuzlarından tuttum, kollarından ve ellerinden... "Ne oldu Pars? İyi misin?" "Biraz zayıfladık diyelim," dedi şaka yapar gibi, zayıf bir tonla gülerek. "Birkaç tüp kan bağışı yaptık diyelim..." "Neden bunu yapıyorsun bana?" Çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Neden yapıyorsun bunu..." "Çok seviyorum seni o yüzden," dedi gülümseyerek yüzümü avuçlarımın arasına aldığında.
52 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.