Geceler yalınayak, geceler inzivada İnsanlığın salâsı okunuyor, elveda! Gündüzün siyahından ufka karanlık çöktü Hicabından günahın kardelen boyun büktü Günebakan çiçeği dönüp bakar mı bize? Feryad u figan etsek nefis gelir mi dize? Ömür yitik sermaye kelebeğin misâli Tarumar gülistanım, talan ettim visâli Yâ İlâhi affeyle, gayrı dilim
GECE AYİNİ
bir kaç mısra, Tanrım, bir kaç mısra! güz yağmuru gibi sitemli, ağır ama sızlanmayan; elmas sertliğinde yahut ölüm sertliğinde ama gözyaşı sıcaklığında birkaç mısra!
Sayfa 42 - Timaş Yay. 1. Baskı, Şubat 2010
Reklam
Bir süre sarsılıyor, kendinle kalmanın çaresizliğini hissediyorsun. Bunları neden yaşıyorum diyorsun. Bu yabancılıkları, çaresizlikleri. Bu soruyu sormakta da haklısın. Kendini bazen çok güçsüz, korunmasız ve kimsesiz bulmakta da. Aynalara bile bakmak istememekte de. İnsan dünyadan koptukça kendine yaklaştı. Beklentilerini azalttıkça, öz kimliğine
Kan yağmuru yağan beldelerinde, yağmurundan ıslanmış bedeninin kokusu gelir 🇵🇸
SON YANGIN Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değil Âşikâr olmuş meğer tende can, canda
ben hiç böylesini görmemiştim. vurdun, kanıma girdin. itirâzım var. sımsıcak bir merhaba diyecektim, başımı usulca dizine koyacaktım. dört gün, dört gece susacaktım. yağmur sönecekti, yanacaktı. sameland seferden dönecekti, duvardaki saat duracaktı, kalbim kendiliğinden duracaktı. ben hiç böylesini görmemiştim. vurdun, kanıma girdin. itirâzım var.
Reklam
140 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değil Âşikâr olmuş meğer tende can, canda cânan Bende
Ateş Semazenleri
Ateş SemazenleriNurullah Genç · Timaş yayınları · 2023128 okunma
Züleyha misali
Züleyha misali
Bir berat kandili ferahlığıyla Bismillah..! Kalbimdeki her duaya hayr diledigim Dilimdeki her harfe göz yağmurları akıttığım Kalbimde kan toplamış yanlızlığım
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Korkulacak şey kötülük değil. Zaman. Çünkü onu yenebilecek kimse yok.
Bu kitap uzun zamandır okumak istediğim bir kitaplardan biriydi. Hem Kore edebiyatını biraz deneyimlemek için güzel ve modern bir seçim olduğunu düşünüyorum. Kitabın konusundan bahsedecek olursak ana karakterimiz bir seri katil. Dum dum dururummm Lakin katilimiz 70 li yaşlarda ve son 25 yıldır cinayet işlememektedir. Inhi adında bir kızı zorunlu
Bir Katilin Güncesi
Bir Katilin GüncesiKim Young-Ha · Timaş Yayınları · 20213,628 okunma
Conkbayırı, Türk askerinin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizden yönettiği seri ve kesif topçu ateşiyle Conkbayırı'nı cehenneme çevirir. Gökyüzünden şarapnel, demir parçaları yağmuru yağmaktadır. Büyük çapta deniz toplarının tam vuruşlu daneleri yerin içine girdikten sonra patlamakta, etrafta büyük lağımlar açmaktadır. Bütün
Sayfa 134 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Gelme Şubat alışamadık ki biz daha. Unutmadık ki!Gözümüzün önünde yıkılan binaları, ölüsünü dirisini çığlık çığlığa arayan insanları, siren seslerini, köyde cenaze yıkayacak kadın kalmadı, hem kefenimiz de yok diyen akrabalarımı, saatlerce, günlerce haber alamadığımız enkazda kalan akrabalarımı, eşi, dostu... İnsanların o donuk gözlerle boş boş baktığını, yardım seferberliğini, gönüllü olarak çalışırken bebeğiyle kurtulan annenin emzik almaya gelişini ama ağlamaktan söyleyemediğini, yaşlı bir amcanın pijamalarıyla iki büklüm utanarak pantolon istediğini, enlazların üzerine 'sakın iş makinaları ile dokunma 5 kişi var' yazılarını, soğuğu,yağmuru, çamuru, kan kokusunu, hastaneye sığmayıp bahçelere bırakılan cesetleri,yurt içinden,yurt dışından dilini dişini bilmediğimiz insanların canla başla mücadele ettiğini,yağmacıları, malzemeden çalanları, kan emicileri..... Hiç birini unutmadık.
Montaigne Yalnızlık
Yapmaya alıştırıldığımız işlerden binde biri bile kendimizle doğrudan doğruya ilgili değil. Bakarsınız bir adam canını dişine takmış, kurşun yağmuru altında, yıkık bir kale duvarına tırmanıyor bütün hıncıyla; bir başkası, karşı tarafta, kan revan içinde, aç susuz savunuyor o kaleyi ölesiye: Kendileri için mi gösteriyorlar bu yararlığı? Uğrunda ölecekleri ve hiç görmedikleri insan belki o sırada kılını kıpırdatmadan keyif sürmektedir. Bakarsınız bir başkası, bitkin, perişan, saçı sakalı birbirine karışmış kitaplıktan çıkıyor gece yansından sonra: Bunca kitabı daha iyi, daha akıllı bir insan olmak için mi karıştırdı sanırsınız? Yok canım sen de! Ya ölecek o kitaplıkta ya öğretecek yarınki kuşaklara Platus'un dizelerini hangi düzenle kurduğunu ve falan Latince sözcüğün nasıl yazılması gerektiğini. Kim seve seve feda etmiyor sağlığını, canını şan şeref için? Oysa kalp bir paradan başka nedir ki şan şeref? Kendi ölümümüzden korkmakla yetinemeyiz; karılarımızın, çocuklarımızın, adamlarımızın ölümünden de korkmak zorundayız. Kendi işlerimizden çektiğimiz sıkıntı yetmiyormuş gibi komşularımızın, dostlarımızın işleriyle de dertlere sokar, bunaltırız kendimizi. Vah! quemquamne hominem in animum instituere, aut Parare, quod sit charius quam ipse est sibi? Vah, vah! Nasıl olur da insan bir şeyi Kendinden daha çok sevmeye kalkar? (Terentius)
661 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.