İhtiyari ve makbul olan sabır, kötü arzu ve isteklere sabretmektir. Bu sabır, alâkalı olduğu yere göre değişik isimler alır. Sabır, haram olan ferç şehvetine karşı olursa buna 'Namusluluk' zıddına ise günaha dalmak, Zînâ denir. Sabır, mide şehvetine, yemeğe acele başlamamaya, hoş olmayanları yememeye karşı olursa, buna 'Tokgözlülük' zıddına ise 'Açgözlülük' denir. Sabır, açıklanmayacak ve söylenmeyecek sözler hakkında olursa buna 'Sır tutma' zıddına ise 'Söz yayma ve ifşa etme' denir. Sabır, dünyalıktan yetecek kadarından fazlasını kazanmamaya olursa buna Zühd (dünya zevkini bırakıp kendini ibadete verme) zıddına ise Hırs (sonu olmayan istek) denir. Sabır, dünyalıkdan kifayet miktarına olursa buna 'Kanaat' zıddına ise yine 'Hırs' denir. Sabır, kızgınlığı yenmek için olursa, buna 'Yumuşaklık' zıddına ise, 'Hemen kızmak' denir. Sabır, aceleye karşı olursa buna 'Vakar ve sebat' zıddına ise, 'Hafiflik' denir. Sabır, savaştan kaçmamaya olursa buna 'Kahramanlık' zıddına ise 'Korkaklık' denir. Sabır, intikam almamaya olursa buna 'Af ve vazgeçmek' zıddına ise 'Öç almak ve cezalandırmak' denir. Sabır, belli bir zamanda yememeye ve içmemeye olursa buna 'Oruç tutmak' denir. Sabır, acizliğe ve tembelliğe karşı olursa buna 'Becerikli ve çalışkan' denir. Sabır, insanlara yük olmamaya ve onların yükünü taşımaya olursa buna İnsanlık ve mertlik denir.
168 syf.
·
Puan vermedi
İNCİNMİŞSİN . Herhangi bir yerimize göstermiş olduğumuz özeni, neden ruh sağlığımıza göstermiyoruz? Ki bence en önemlisi de #ruhsağlığı . Ama biz insanoğlu kurcalamayı, kaşıyıp deşmeyi söz konusu kendi hayatımız olunca nedense hep ikinci, hatta çok daha sonraki plana atıyoruz. Sanki ortaya döksek ' deli ' yaftası yiyecekmişiz
İncinmişsin
İncinmişsinMelis Bozkurt · Destek Yayınları · 202329 okunma
Reklam
Mo-tu (Mete)'nun Tahta Çıkışı ve Hun Devleti'nin Yükselmesi
MÖ 209 yılında Mo-tu tahta çıktı. Onun tahta çıkışı kaynaklarda anekdotal bir biçimde abartılarak anlatılmıştır. Babasının en büyük oğlu olan Mo-tu tahtın en büyük varisiydi. Ancak, babası üvey annesinin de tahrikiyle başka bir oğlunu tahta geçirmek için onu Yüe-chih'lara rehin olarak yolladı. (devrin dış politika adetlerine göre) Arkasından kendisi Yüe-chih'lara saldırdı. Amacı Mo-tu'yu Yüe-chih'lara öldürtmekti. Böylece Mo-tu kolayca ortadan kaldırılacak kendi kamuoyuna hesap verebilecekti. Ne var ki, Yüe-chih'lar daha onu öldüremeden, onların en iyi atlarından birini çalarak kaçtı. Oğlunun ülkesine geri dönmesi üzerine onun bu olağanüstü hareketinden şaşıran babası on bin süvarilik bir okçu birliğin kumandanı tayin etti. Bundan sonra Mo-tu, kendisine verilen birliği sıkı disiplin içerisinde eğitime tabi tuttu. Öyle ki, kendisinin ıslık çalan okunu attığı her hedefe adamları da atacaklardı. Böyle yapmayanlar derhal orada öldürü­lüyorlardı. Mo-tu, önce en sevdiği atına, daha sonra en sevdiği karısına ok attığında, onun gibi yapmayanların hepsini öldürdü. Daha sonra babası­nın en sevdiği ata ok attığında herkes atmıştı. Neticede herkesin yani on bin kişinin kendi istediği gibi yetiştiğine kanaat getirdi. MÖ 209'daki bu olayla birlikte Türk tarihinde ilk defa disiplinli bir askeri birliği kuruluşu kabul edilmektedir. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi MÖ 2255'lere gidebilen siyasi bir varlık söz konusudur. O siyasi varlığın bulunması aynı zamanda askeri varlığı da ispat ettirmektedir.
Aza kanaat edip azı çoğu kaybedeli uzun zaman oldu....
Ey insan oğlu: Seni mağrur eden şeye kendini ne kadar vermiş, seni zarara sokan şeye ne kadar bağlanmış, seni azdırana ne kadar uymuşsun. Öğünmekten ne kadar hoşlanıyorsun! Seni yorgun düşürecek şeylerle uğraşıyor, sana fayda vereceklere aldırış etmiyorsun. Günah işlemekte haddi aşar, aza kanaat etmez de seni helâka sürükleyen hırsın elinde oyuncak olursun.
Sayfa 147 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okuyor
Aç, açıkta olmayayım, hayatımı kıt kanaat idame ettireyim yeter. Eriyorum, çürüyorum, hayatım bataklık gibi, dibe çekiyor beni desem sana, o manasız soruyu bile sormazsın: neden? Hemen teşhisini koyarsın: rahat batıyor sana
Reklam
Kanaat sahibi olmayanlar tamah zindanında esir olurlar. Yunus Emre tamahı, düşenlerin içinden çıkamayacağı bir hapishaneye benzetir. Tamahtan kurtulmanın tek çaresi “kanaat” askerine başvurmaktır: Kanâat fakr ile uş gele şimdi Baka dur düşmene gör n’ide şimdi (Kanaat ve fakr işte şimdi geliyor. Gör bak tamah düşmanına neler edecekler.)
Sayfa 31
Yunus, insana iç huzuru veren kanaate de önem verir. Azla yetinmek, çoğa tamah etmemek, yokluğa sabretmek, varlığa şükretmek demek olan kanaat, yalnızca fakirlere mahsus bir haslet değildir. Mal, mülk, para, şöhret arttıkça insandaki mal sevgisi, hırs ve tamah da artar. Oysaki kanaat, bir kalkan gibi insanı hırstan kotur. Ona şükretmeyi, elindekiyle yetinmeyi öğretir. Kem tamahlık eyleme Aklın sana yâr ise!
Sayfa 31
Her Güzellik Kendini Bilmekle Başlar
HZ Âdem[aleyhisselâm]ile İblis'in durumları bunun en güzel misalidir.HZ.Âdem[aleyhisselâm]cennetten uzak düştü,hasret çekti.Fakat af diledi, Allah'ın mağfiretine Mazhar oldu. İblis ise isyanına devam etti, suçu Allah'a yüklemeye kalkıştı. Böylece hatayı kendisinin yaptığını kabul etmedi. Sonuçta rahmete layık görülmedi ve
[3] Dünya değişimdir, yaşamsa kanaat.
Sayfa 30 - IV. Kitap - İş Bankası Kültür Yayınları - XIX. Basım - Ekim 2023, İstanbulKitabı okuyor
Reklam
İlerde arkadaşlığımızı bulandırması ihtimali ollan şeyleri açıkça konuşmaktan çekinmemeliyiz. Bu gibi meselelerde korkaklık zararlıdır... Ne olur? Anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız. Bu o kadar mühim bir felaket mi? Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalanadır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz.
Sayfa 93
El emeği-göz nuru-alın terine dayanan, tabiata dost, aza kanaat eden, komşusu aç iken kendisi tok yatmayan, 72 millete bir göz ile bakan, bu sebeple "öteki" kavramını barındırmayan, dünya hayatını "gölgelikte bir lahza dinlenme" kabul eden, ebedî olan öte dünya inancını esas alan, yaradandan ötürü yaradılmış her şeyi seven, dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim diyebilen, insaf, merhamet, af, bereket, feraset, basiret, mürüvvet, hürmet, hizmet, sadakat, ehliyet, liyakat, fazilet, feragat, hürriyet, sabır, şükür, teşekkür, tefekkür, tevazu, cesaret, şecaat, hamaset, cömertlik, infak, ikram, izzet, iffet, letafet, nezaket, zerafet, ahde vefa, uhuvvet, sükunet, hamiyet, nihayet "adalet"e dayanan bir ahlak.
Sayfa 21 - Dergah Yayınları
İlk başta gözümü yakınından yaralandığım için göz dibi çevresinde kanama olduğunu düşündüm ancak gözyuvarımı hareket ettirmeye çalıştığımda hareket etti. Gözümün görüyor olduğuna kanaat getirdiğimde ilk kez dehşete kapıldım. Binanın tamamen çöktüğüne ve diri diri gömüldüğüme şüphem yoktu. Üstelik diri diri gömülmek hayal kırıklığı yaratan ve insana kendini zayıf hissettiren bir ölüm şekliydi.
İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Gözümün görüyor olduğuna kanaat getirdiğimde ilk kez dehşete kapıldım. Binanın tamamen çöktüğüne ve diri diri gömüldüğüme şüphem yoktu. Üstelik diri diri gömülmek hayal kırıklığı yaratan ve insana kendini zayıf hissettiren bir ölüm şekliydi. Ne olursa olsun elimden geleni yapmaya çalışarak parçalanan eşyaların altında ağır bir şekilde ölüm kalım mücadelesine devam ettim.
İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Şeyhülislâm Yahyâ
Nân-ı huşk ile kanâat gibi bir ni'met mi var Künc-i istiğnâ gibi bir kûşe-i rahât mı var
Sayfa 137 - Turkuvaz kitapKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.