Derinden...
özgüvensizlik ve kanaatkârlık arasında ince bir çizgi var, neden onunla yetindin mesela? kendine güvenmeyip zaten daha iyisi olmazdı dediğin için mi yoksa yetinmeyi bildiğin için mi? bu ikisinin ayrımına iyi var ve kendine ilaç ol...
Kanaatkârlık - Empati Yoksunluğu : Aynı etiket, iki farklı tercih...
Sokrates'le ilgili bir olay anlatılır: Pazar yerinde, mallarla dolu bir tezgahın önünde öylece durmuş ve sonunda bağırmış: "ihtiyacım olmayan ne kadar çok şey var burada!" Sokrates'in bu tavrı kinik felsefe için çıkış noktası oluşturur. İ.Ö. 400 civarında Atina'da Sokrates'in öğrenci lerinden Antisthenes tarafından başlatılmıştır kinik felsefe. Antisthenes Sakrates'in en çok kanaatkarlığına önem vermiştir. Kinikler gerçek mutluluğun maddi lüks, politik iktidar ve sağlık gibi dış şeylere bağlı olmadığını vurgular. Gerçek mutluluk bu gibi rastlantısal ve geçici şeylere bağımlı olmamaktır. Tam dış şeylere bağlı olmadığı için, gerçek mutluluğa herkes ulaşabilir. Ve bir kez elde edildiğinde, bir daha yitirilmesi mümkün değildir. (...) Günümüzde "kinik" ve "Kinizm" sözcüklerini daha çok başkalarının acılarına karşı duyarsız kalma anlamında kullanıyoruz.
Sayfa 149 - Pan Yayıncılık, 24. Basım, Kasım 2009Kitabı okudu
Reklam
Yaşamdan haz almanın ön koşulları, Eski Yunan idealleri olan kendini denetleme, kanaatkârlık ve ruh dinginliğidir. Çünkü arzular denetlenmelidir. Ruh dinginliği de acılara göğüs germemizi kolaylaştırır.
Bir şey olarak dünyaya gelip onunla yetinmek, kendine kanaat etmek öyle katlanılmaz şey ki. Neler gördüğü halde kendine kanaat edebilmekten büyük kanaatkârlık derecesi var mı acaba? Dünyada her şeye belki kanaat edilebilir de, kendine nasıl, "Kendinle böyle idare et." denebilir ve buna nasıl tahammül edilebilir. Herkes, her şeye kendini başka türlü bir hale getirebileceği düşüncesi ile tahammül edebildi. Kendinin dervişi olmadı, giriştiği halin, olmak istediği yerin dervişi oldu.
İletişim Yayınları
Yazar arada kalan ince çizgiyi çok güzel ayırt etmiş.
Payına düşenden fazlasına tamah etmeyen tokgözlü, mutmain insanlarız. Sorun, kanaatkârlık dünyevi malumatı hakir görmeye meylettiğinde çıkıyor. Kadir-i mutlak Allah'a (c.c.) duyduğu güvenle nefsini emniyete alan mutma- in, O'ndan başka kimseyle meşgul olmayı nafile saydığında "bu dünya"nın da bir "ayet” olduğunu unutabiliyor. Oysa biricik gezegenimizi 21. yüzyılın arsız baronlarına teslim edip en başa dönmeye, bozkıra iltisaklı dilsiz ve mütehammil "Yaban"a rücu etmeye razı değilsek, "bu dünya"ya dair gerçekleri organ nakleder gibi rikkat ve özenle birbirimize nakletmek, masumiyetimizin ölümcül dezavantaja dönüşmesini önlemek zorundayız. İşleyebileceği- miz en büyük günah, birbirimize kayıtsız kalmamızdır.
Sayfa 14 - TurkuazKitabı okuyor
Cömertlik, merhamet, sevgi, kanaatkarlık, duyarlılık ve daha bir çok insani hasletin tezahürüdür .
Reklam
441 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.