“Hazreti Peygamber’le arkadaşları bu yaşayış tarzı bakımından bütün İslam ümmeti için birebir birer örnektiler. Ve Müslümanlar bu örneğe bakarak O’na uymayı bir vazife sayarlardı.” diyor ve tasavvufun özünü böyle olduğunu da ifade ediyor. Hani bizde var ya, şimdilerde tasavvuf “çuların” tasavvufu satan, satışa çıkan, pazarlamaya çıkanların
diyorlar ki gerçi büyükmüş sözlerim
ama yararsızmış
oysa onların büyüklüğü
yararsızlıklarındandır
yararlı olsaydı onlar
çoktan küçülürlerdi bugüne dek
üç hazinem var benim
koruyup üstüne titrediğim
biri sevgi
biri kanaatkârlık
biri cesaret etmemek dünyaya baş olmaya
dünyaya baş olmaya cesaret etmeyen
baş olur hükümdarlara
oysa sevgisiz cesaret
kanaatkâr olmadan cömertlik
geride kalmadan baş olma tutkusu
ölüm demektir
savaşta sevgi zafere götürür
savunmada sevgi yenilmez yapar
gök kurtaracaksa birini
korur onu sevgiyle
"Mutlak erdemlilik ya da kanaatkarlık gibi mutlak şeyleri asla geliştirme: En büyük irade gücü gösteren kişi, içmeyi sevip de az içendir, yoksa hiç içmeyen değil."
Mutlak erdemlilik ya da kanaatkarlık gibi şeyleri asla mutlaklaştırma. En büyük irade gücü gösteren kişi, içmeyi sevip de az içendir, yoksa hiç içmeyen değil.
Türklerde muhteşem bir imparatorluğun bütün kaynakları, bozulmamıs bir güç, zafere alışkanlık, sıkıntıya tahammül, birlik, disiplin, kanaatkarlık ve ihtiyatlılık var. Yoksulluk, şahsi lüks, zayıf bir güç, maneviyat eksikliği, dayanıksızlık ve eğitimsizlikse bizde; askerler itaatsiz, subaylar paragöz. Disiplin küçümseniyor. Serbestlik, umursamazlık, ayyaşlık ve sefahat düşkünlüğü almış başını gitmiş. En kötüsü de düşman zafere, biz de maglubiyete alışmışız.