Şehitler ölmez…
Peki kimler, neler ölür?
Yarın tanısan birlikte gülüşeceğin o delikanlının
neşesi ölür.
Aynı yerde çalışsan kanka olacağın o delikanlının
dostluğu ölür.
Barda sarhoş; olsan çılgın gibi dans edeceğin o delikanlının hevesi ölür.
Maça gitsen birlikte heyecanla tezahürat yapacağın o delikanlının coşkusu ölür.
Politika tartışsan çayına iddialaşacağın o delikanlının inancı ölür.
Tanısan kardeşin kadar seveceğin o delikanlı ölür.
Sana bir bakışıyla âşık olacağın o delikanlı ölür.
Restorana giden kankalar, ödeyemeyecek olsalar da geleneksel hesabı ödeme yarışına girme ritüeline katılırlar. Sonunda hesabı bölüşmeye karar verdiklerinde, kankalar derin bir oh çekmek yerine üzülmüş gibi yaparlar.
Sadece etrafımdaki insanlara bakıyorum, herkes sabahtan akşama kadar çalışıyor. Karınca gibiler. Yataktan kalkıp sürünerek işe gidiyorlar. Her sabah. Düşünebiliyor musun? Her sabah. Çoğu işini sevmiyor. Para kazanmak için çalışıyorlar. İşlerini gerçekten sevmedikleri için çoğu zaman mutsuzlar. Gönülsüz yapılan iş doğru düzgün para da kazandırmıyor bence. Herkes ancak geçiniyor. İşlerinden, iş yerlerinden, patronlarından, çalışanlarından, iş arkadaşlarından nefret ediyorlar. Pazar günü gelse de yaşasak diyorlar sürekli. Hafta yedi gün kanka, bunlar altı gününü yaşamıyor. Sadece pazar gününü günden sayıyorlar. Bu bana korkunç geliyor. Düşünsene yılı sadece 52 gün yaşıyorsun. Sevdiği işi yapanlar ise bambaşka. Onlar çalışmıyor bence. Yani hiç şikayet etmiyorlar. Onlara her gün tatilmiş gibi, her tatil de işmiş gibi geliyor. İşlerini çok sevdikleri için başarılı oluyorlar bence. Başarılı olunca da para kazanıyorlar.
Şehitler ölmez...
Peki kimler, neler ölür?
Yarın tanışsan birlikte gülüşeceğin o delikanlının neşesi ölür.
Aynı yerde çalışsan kanka olacağın o delikanlının dostluğu ölür.
Barda sarhoş olsan çılgın gibi dans edeceğin o delikanlının hevesi ölür.
Maça gitsen birlikte heyecanla tezahürat yapacağın o delikanlının coşkusu ölür.
Politika tartışsan çayına iddia olacağın o delikanlının inancı ölür.
Tanısan kardeşin kadar seveceğin O delikanlı ölür.
Sana bir bakışıyla âşık olacağın O delikanlı ölür.
Ve sen ölü sayarsın.
ÜÇ onlardan, beş bizden.
Beş onlardan, üç bizden.
"Annelerimin dediği gibi..."
"Anneler mi? Çoğul yani?" dedi Emir.
"Evet, ben dokuz anneden doğdum."
"Nasıl..."
"Hiç sorma! Anneler Günü benim için ızdıraba dönüşüyor, Dokuz ayrı telefon konuşması. Dokuz ayrı çiçek siparişi. Çocukken, dokuz ayrı kahvaltı hazırlayıp yataklarına... ah kanka, açtırma ağzımı şimdi!"
Şehitler ölmez...
Peki kimler, neler ölür?
Yarın tanışsan birlikte gülüşeceğin o delikanlının NEŞESİ ÖLÜR.
Aynı yerde çalışsan kanka olacağın o delikanlının DOSTLUĞU ÖLÜR.
Barda sarhoş olsan çılgın gibi dans edeceğin o delikanlının HEVESİ ÖLÜR.
Maça gitsen birlikte heyecanla tezahürat yapacağın o delikanlının COŞKUSU ÖLÜR.
Politika tartışsan çayına iddialaşacağın o delikanlının İNANCI ÖLÜR.
Tanısan kardeşin kadar seveceğin o DELIKANLI ÖLÜR.
Sana bir bakışıyla âşık olacağın o DELİKANLI ÖLÜR.
Ve sen ölü sayarsın.
Üç onlardan, beş bizden.
Beş onlardan, üç bizden.
Peki onlar kim, biz kimiz?