Tarihçi Şemdanizâde Süleyman Efendi, bu tekelleşmeyi, iktidarın dinamizmini kaybetmesini ve bunların nasıl isyanı tetiklediklerini fazla bir yoruma hacet bırakmadan şu şekilde izah eder: “Nevşehirli Damad İbrahim Paşa sadrazamlık makamında aralıksız 13 seneden beri azledilmeden kaldığından ve padişah hatt-ı hümâyûnlarında sadrazama “Allah seni benden ve beni senden ayırmasın” şeklinde yazdığından, herkes bu vezir azledilmez diyerek ondan görev isteyenler veya memuriyet isteyip de sadrazamın adamı olmadığı için alamayanlar büyük korkulara kapılmışlardı. Bunun gibiler artık sadrazamın gücünü kaybetmesini dertlerinin ilacı olarak görmeye başladılar ve halkı tahrik etmeklefitne ortaya çıktı. Eğer daha önceden Fatih Sultan Mehmed’in veziri Mahmud Paşa ve Kanunî Sultan Süleyman’ın veziri Makbul/Maktul İbrahim Paşa on beşer sene vezaretleri aralıksız devam etti denilirse, onlar da sonuçta katledilmişlerdir. Eğer Sokollu Mehmed Paşa ile Köprülüzâde Fazıl Ahmed Paşa dahi on beşer sene vefat etmeden sadrazamlık makamında bulundular denilirse, Sokollu’nun sadrazamlığı zamanında üç padişah değiştiğinden âlem yenilendi. Ve Köprülüzâde de bir yerde durmadığı, ömrü seferlerde geçtiğinden bu kadar uzun süre ve sonunda katledilmeden sadrazamlık makamında kalabilmişti. Zira her şeyin kendisinden yaratıldığı su bile bir yerde sürekli hareketsiz kalırsa bozulur, kokar”.
Dikkat spoiler içerir.
Kırım Tatarlarının geçmişten günümüze yaşadıklarının anlatıldığı güzel bir eser. İlk olarak 1400lü yıllarda yaptıkları, Fatih Sultan Mehmet zamanında Kefe vb alındığı zaman yaşananlar, Moskova, Polonya, Litvanya ile olan çatışmaları, bir zaman Polonya ile anlaşıp
Kadir Mısıroğlunun kaleminden Pîrî reis!
Pîrî reis muhteşem bir denizcidir. Amcasının vefatı üzerine bir eser yazar. Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman zamanlarında aktif görev yapar. Ve o zamanki şartlar altında dünya haritasını çizer. Maalesef hayatının sonu hüzünlü bir olayla biter, idam edilir.
Piri ReisKadir Mısıroğlu · Sebil Yayınevi · 201248 okunma
Kanuni Sultan Süleyman'ın, 5-6 Eylül 1566 gecesi Macaristan'da Zigetvar kuşatması sırasında çadırında ölmesi bir krize yol açtı. Savaş sürüyordu, nasıl sonuçlanacağı bilinmiyordu ve tahtın varisi uzaklardaydı. Sadrazam, sultanın öldüğünü gizleme kararı aldı. Yeni sultan II. Selim'in İstanbul'a ulaştığı haberi gelene dek Kanuni'nin kısmen mumyalanan cesedi, üç hafta süresince tahtırevanda taşındı ve ancak haber geldikten sonra padişahın öldüğü açıklandı.
Tahtırevanının perdelerinin arkasından ordularını komuta eden ölü sultan yalnızca bir simgeydi. Türk tarihinde "Ayyaş Selim" olarak bilinen yeni sultan, adeta gerilemeye başlayan devletin ve imparatorluğun habercisi olmuştu. Osmanlı donanması Hint Okyanusu'ndan, orduları da Viyana'dan çekildi. Osmanlı'nın gerçek çöküşü, kısa süre de olsa Osmanlı askeri gücünün görkemli görüntüsüyle gizlenmişti. Acımasız ve kabiliyetli bir padişah olan IV. Murad (1623-1640), ondan sonra da başarılı iki sadrazam, Arnavut Köprülü Mehmed ile oğlu Köprülü Ahmed (1656-1678), merkezdeki çürümeyi durdurmuş, hatta birkaç zafer bile elde etmişlerdi. Türkler'in, yeni sadrazam Kara Mustafa Paşa zamanında, 1683 yılında bir kez daha Viyana'yı fethetme girişimleri oldu. Ne var ki, artık çok geçti. Bu defa Osmanlılar son ve kesin bir yenilgi aldılar.
Osmanlılar, İranlılar'ı yola getirip, Memlukler'i yıktıklarına göre artık Avrupa'daki savaşa dönebilirlerdi. İmparatorluk Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566), gücünün en üst noktasına ulaşmıştı. 1526 yılındaki Mohaç Savaşı'nda Macaristan krallığı ordusu, Osmanlılar
Türk askerinin İstanbul'a girişini gören Yüzbaşı Armstrong der ki: "Ruhumun isyan ettiğini duyuyorum. Türkler sanki Kanuni Sultan Süleyman devrinde imişler gibi düşünüyorlardı. İngiltere İmparatorluğu şerefinin bütün Asya'ya karşı, çamurlara yuvarlanması gururumu yaralıyordu."