Sabah ettiğim kavgada aklıma laf gelmemiştir ve o gece yaşanan.
"Eğer yatağıma uzandığım anda aklıma çok kapak bir laf gelirse kendimi kulaklığımla boğarım...!"
Reklam
Okula gidip gelirken, Hıristiyan kolejlerine ya da Cizvit okullarına giden zengin çocuklarla karşılaşmamak için ara yolları ve arka sokakları kullanıyoruz. Hıristiyan kolejine gidenler tüvid ceketler, sıcacık yün kazaklar, kravat ve pırıl pırıl botlar giyiyorlar. Onlar yarın öbür gün devlet işlerinde, dünyayı yöneten mevkilerde yerlerini alacak. Cizvit okullarına gidenler, lacivert ceket ve okulun özel armalı kaşkollarıyla hemen diğerlerinden ayırt ediliyorlar. Onlar da üniversite okuyup aile şirketlerini devralacak ve yine dünyayı yönetecek kişiler olacaklar. Bizler de onların getir götür işlerini yapacak olan sınıfız. Ya da İngiltere'ye gidip inşaatlarda filan çalışacağız. Kız kardeşlerimiz ya da karılarımız da, eğer İngiltere'ye kapak atamazlarsa, onların çocuklarına bakacak ya da evlerini temizleyecekler. Bunun bilincindeyiz. Eğer yollarda zengin çocuklarıyla karşılaşırsak ve bize laf atacak olurlarsa, hemen kavgaya girişmek zorunda kalıyoruz. Okuldaki öğretmenlerimiz bu kavgalarımıza hiç tahammül edemiyorlar, çünkü çoğunun çocukları bu zengin okullarında okuyor. Sizden daha üstün bir sınıftaki insanlara kafa tutmaya hakkınız yok, diye bizi azarlıyorlar.
Sayfa 340Kitabı okudu
Ayşe Şasa'yı anlatıyor
Geçen Cuma günü (7 Aralık 2001) iftarı Çamlıbel Matbaası’nda Osman Kâhya ağabeyin mütevazı fakat güzel sofrasında yaptık. İftarın sonlarına doğru ağır bir rahatsızlığa yakalandığını duyduğum ciltçi Ahmet Başoğlu’nun yani bir kitabıma ad olan “Şeyh Efendi’nin rüyası”nın son ravisinin sıhhatini sordum. Hastalığının seyri hakkında biraz bilgi verdi:
William Shakespeare 23 Nisan 1564’te Stratford-Upon-Avon’da doğan Shakespeare’in yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise, mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelerle çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır. Hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi
Yazmak
Savaşarak Nesli, savaşarak. Belki onu yeneriz ve bu olayı kökünden çözeriz. Evet , az laf çok iş. Nesli, sen kapak işini ve sözleşmeyi hallet; akşam yanında bulunsun. Biz de gerçekleri yazmaya başlayalım mı Yunus amca?
Motto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Eğer yatağıma uzandığım anda aklıma çok kapak bir laf gelirse kendimi kulaklığımla boğarım...!"
Bir yandan bireysel takılan, diğer yandan bir ya da birkaç cemaate sığınan insan farkına varıyor ki... Daha önce çok çok küçük olan bir şans şimdi göz kırpıyor kendisi­ne. Yalnızca cemaat üyelerinin değil milyonların bildiği in­san olmak... Hayatımızda fenomen kelimesini yaygınlaştıran şey işte. Her şey bir esprinin, bir iğnelemenin, bir laf sokma­nın ucunda olabilir. İki tweet, Facebook'taki tek satırlık yo­rum, seni küçük cemaatin önemli üyesi olmaktan alır, büyük cemaatin üst basamaklarına doğru taşır. Bir günde, iki günde olabilir bu. Beş dakikada bile olabilir. Ama o espri nerede? O müthiş iğneleme, bizim sosyal medya argomuzla efsane ka­pak nerede? Bulmak kolay değil. Milyonlarca insan deneyip duruyor her gün. Bir umut... Sosyal medya böyle bir şans getirmiş ama rekabet de korkunç. Milyonlarca, hatta global olarak bakarsan milyarlarca rakip var. Onun için sınırları zorlamak lazım. Çok tartışılan linç olgusunun altında bu da var, bence. Herkes yumurta atarken taş atmak, başkaları taş atarken kaya atmak. Biliyorsun, güruh ile kitleyi farklı an­lamlarda kullanıyoruz genellikle. Lince katıldığında güru­hun parçası oluyorsun, başka bir anda bir kitlesel tavrın par­çası oluyorsun. Bireysel halde var olduğun anlar, çeşitli kü­çük cemaatlerin parçası olarak varlık gösterdiğin anlar... Like için yaşamak, fav için yaşamak, takipçi sayısı için yaşamak... Hayallerin gerçekleşmesi için farklı zamanlarda farklı tavır­lar sergilemek... Sözünü ettiğim gerilimler, şizofrenik halle­rin kitleselleşmesine yol açıyor.
Sayfa 195 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
getirmiş ve onları kadı karşısına çıkarıp başından geçenleri anlatarak üç dervişi hırsızlıkla suçlamış. Kadı, devecinin ifadesini yerinde bularak üç ermişi deveyi gasbetme suçundan hapse atmış. Kısa bir süre sonra adam devesini arazide başıboş dolaşırken bulmuş ve dervişlerin salıverilmelerini temin maksadıyla mahkemeye başvurmuş. Daha önce
Sayfa 127
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.