Ben de N. Bölgesi doktoru olarak, bir kızın keten tarağının kaptığı bacağını kestikten sonra vilayette öyle bir ün salmıştım ki, ünümün ağırlığı altında neredeyse ölüp gidecektim.O buzlu yollarda her gün kızağını kapan yüz köyl6ü, hastaneye gelmeye başladı. Öğle yemeği yiyemez oldum. Şu aritmetik insafsız bilim. Yüz hastanın her birine beş dakika harcadığımı varsayalım, beş dakika! Beş yüz dakika eder, saate vurursan sekiz saat yirmi dakika... Dikkatinizi çekerim, üstelik art arda... Otuz tane de yataklı hastam
vardı. Ayrıca ameliyat da yapıyordum.
“Nefes” adıyla anılan ölümsüz bir varlığın (şahsiyetin ) rivayetleriyle selamlıyorum sizi.
Asırlar boyunca kimi yazılı kimi sözlü kaynaklarla bahsedilen günümüze de değişe dönüşe ulaşan birbirinden esrarengiz hikayelerle.
Kimdir bu Nefes? Gerçekten aramızda yaşamakta mıdır? Yoksa pireyi deve yapan zamanın mübalağası ile efsaneştirilmiş midir?