Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATATÜRK, TÜRK TARİHİNİN EN ÖNEMLİ DEĞERİDİR Atatürk, batılı sömürgeci ve yayılmacı niyetlerin ve yerli işbirlikçi feodal kalıntıların yurdumuzu talan etmesi için Türk insanlık devrimini başlatmadı. Devrimi olgunlaştıracak ve ona sahip çıkacak nesiller yetiştirmekten vazgeçen ve feodal toprak ağası zihniyetin iktidar olduğu günden bugüne
Kendi sınırları içinde ele alındığında, bir burjuva demokratik devrim, proletarya önder­liğinde ve köylülüğe dayalı olarak sürdürülse bile, nesnel doğası gereği, öncelikle ve esas olarak, kapi­talizm öncesi ilişkilere, feodal kalıntılara, bunların temsilcisi sınıflara, bu ilişkilerin toplumsal siyasal üstyapısına, ve sömürge ya da bağımlı bir ülkeyse sözkonusu olan, bu toplumsal güçlerin gerisindeki emperyalizme yönelebilir ancak. Devrime burjuva demokratik içeriğini veren bu öğelerdir. Ya da aynı gerçeği tersten ifade ederek, şöyle de diyebiliriz: Devri­min esas kapsamını ve ağırlığını, öncelikle yerine getirilmesi gereken nesnel görevlerini yukanda sırala­nanlar oluşturuyorsa eğer ve oluşturabildiği ölçüde, nesnel ve zorunlu bir tarihsel aşama olarak, burjuva demokratik devrim göreviyle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.
Sayfa 123 - Eksen Yayıncılık, 1990, 1.Baskı.Kitabı okudu
Reklam
Önümüzdeki yıllarda dünyayı yaralayacak mali çöküşü bir kenara bırakın. Ondan önce, pek çok kişi farkında olmasa da, serbest piyasa ekonomileri pek çok ülkede daha yavaş bir büyümeye, eşitsizliğin artmasına ve istikrarsızlığın yükselmesine neden oldu. Zengin ülkelerin birçoğunda bu sorunlar alınan kredi rakamlarındaki büyük artışla maskelenir. Bu nedenle, ABD'de maaşların 1970'lerden bu yana sabit kaldığı fakat çalışma saatlerinin arttığı gerçeği, kredilerle desteklenen tüketim patlamasıyla kolayca gizlenmiştir. Zengin ülkelerde sorun yeterince kötüydü ama gelişmekte olan ülkelerde durum daha da vahimdi. Büyük Sahra Çölü'nün güneyindeki Afrika'da yaşam standartları son otuz yıldır değişmezken, Latin Amerika'da bu dönem boyunca kişi başına büyüme oranı üçte iki oranında düşüş kaydetti. Aynı dönemde Çin ve Hindistan gibi ekonomisi (ve tabii ekonomik eşitsizliği de) hızlı büyüme gösteren ülkeler oldu; ancak bu ülkelerde kısmen liberalleşme gözlenirken tam gelişmiş serbest piyasa politikalarının uygulanması reddediliyor.
BELKİ GÜNÜMÜZÜN EN ACI GERÇEĞİ BU: (Tuba Büyükyaşar'dan) SATILIK TOPRAK Herkes zannediyorki savaş falan çıkacak vatan için silahımızı, kılıcımızı alıp cepheden cepheye koşup vatanımızı, toprağımızı kurtaracağız eskisi gibi ... Hayır öyle olmayacak artık..! Sizler çocuğum rezil olmasın şehirde büyüsün, şehirden ev, araba alayım, köyden
Aile evden gidiyor !!!
Yarım erkekler ve yarım kadınlar ortasında, çocuklar iki parçaydılar. Aile evden gidiyorsa, çocuklar elden gidiyordu. Ailenin çöküşü nisbetinde boşanmalar arttıkça, çocuklar celâl-cemal dengesinin uzağına düşüyor, hayat vadisinde tek kanadıyla uçmaya mahkum halde yetişiyordu. Erkek ve kadın, tek başına kaldığında, iki yarım insan gibiydiler. O
Kavramların ekseri realiteyi açıklamak, bilince çıkarmak gibi bir işlevi oldugu sanılır. Oysa gerçek dünya da pek öyle değildir. Çoğu zaman kavramlar gerçeği ortaya çıkartmaktan çok, gerçeğin üstünü örtmenin, yanlış bilinç oluşturmanın hizmetindedir. Örnek olsun, kapitalizm dememek için pazar ekonomisi veya piyasa ekonomisi, emperyalizm dememek için küreselleşme, kaos dememek için yeni dünya düzeni, örtük iç savaş rejimi dememek için liberal demokrasi deniyor. Elbette gerçeğin üstünü örtmek çabası hiçbir zaman gerçeği yok etmez. Gerçeğin hükmünü icra etmesini engellemez, sadece egemen siniflara zaman kazandırır. Oligarşilerin dünyayı yok etmesini kolaylaştırır.
Reklam
·
Puan vermedi
DOSTOYEVSKİ OKUMAK ZAMAN KAYBIDIR ELBETTE! Öyle ya, artık hız çağında yaşıyoruz. Oturup binlerce sayfadan oluşan bir külliyatı okumak bu yönüyle akıl karı bir şey değildir. Öte yandan kapitalizm ruh ve vicdanların yerine Para Çekme Makineleri (ATM) yerleştirerek insani erdemleri birer ayak bağı olmaktan çıkarmaya çalışmaktadır. Başarılı diye
Dostoyevski
DostoyevskiOrhan Düz · Kaknüs Yayınları · 2001130 okunma
Fernand Braudel, “Kapitalizm pazar karşıtı, dolayısıyla ekonomi karşıtı, hatta ekonomi dışıdır” derken çok anlamlı bir gerçeği dile getirmektedir. Ekonomiyi değişim ve pazar olgusuyla başlattığı için bu yargısı büyük değer arz etmektedir.
Bu kitap neredeyse benim elimden çıkmış gibi…
Tanrı inancına dayanan düşünce biçimlerinin neredeyse tamamı, ahlâki kuralların “dünya dışı” bir kaynaktan insana öğretildiği ve ahlâki değerlerin tanrısal kökenli olduğu konusunda birleşirler. Tanrı tanımaz (ateist) yahut bilinmezci (agnostik) görüşler gibi akımlarda ise ahlâkın göreceliği, doğal kökenleri ve diğer canlılardaki ahlâki davranış
316 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.