Esm.

Ortaçağ çocukluk anlayışı, Hıristiyanlığın “insanın günahkâr olarak doğduğu” savı üzerinde biçimlenmişti. Çek Pedagog J. A.Comenius (1592- 1671) tarafından, eğitim; ruhbilim verilerine dayalı olarak ilk defa tasarlanarak, ortaçağ eğitimine ve dolayısıyla çocukluk anlayışına vurulan ilk darbelerden birisi oldu. Bu zihniyet değişimi, J. Locke’un(1632- 1704) tabula rasa ilkesiyle sarsılmaya, J.J. Rousseau'nun(1712- 1778) Emile’i ile ortadan kalkmaya başladı. Locke, insan doğduğu anda boş bir levha gibidir diyerek insanın doğuştan günahkar olduğu inancını sarsmıştı. Emile ile birlikte, çocuğun yetişkinden farklı, kendine has bağımsız bir varlık olduğu gerçeği yavaş yavaş batı eğitim kurumlarının yapı ve anlayışını ailenin ve devletin çocuğa bakışını değiştirmeye başladı. J.J. Rousseau Emile’de okuyucuya şöyle seslenir: Babalığın gereklerini yerini getirmeyecek bir insanın baba olmaya hakkı yoktur. Çocuklarını beslemek sorumluluğunu bir babanın üzerinden atması için ne yoksulluk, ne iş güç, ne de etraftan utanma gibi mazeretler geçerli sayılabilir. Bu sözler, ancak ortaçağ çocukluk anlayışının ne olduğu bilindiğinde anlamlı hale gelmektedir. Zamanına göre, bu sözler devrim niteliğinde, statükoya (dolayısıyla kiliseye) bir başkaldırı olarak düşünülmelidir. Çocukla belli bir yakınlığı gerektiren aile ilişkileri ilk olarak burjuva ailelerinde doğmaya başladı. Çocukluk ve Çocukluğun Sosyolojisi Bağlamında Çocuk Hakları (Sevinç GÜÇLÜ) Sosyoloji Dergisi Armağan Sayısı Yıl: 2016 5
Reklam
arkadaşım dedi ki al dedi bir şeyler yaparsın dedi ben de paylaşabilirim dedim evet dedim doğsun güneşimiz dedim
Gamze Züleyha Üredi

Gamze Züleyha Üredi

@suigenerisx
·
1y
Bir kadının bir başka kadının arkadaşlığına karşı duyduğu ihtiyacı belki de hiçbir erkek anlayamaz.
bir yangınla ortaya çıkan bu günde haklarının gasp edildiği koca bir yangında yaşam mücadelesi veren diğer tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum. doğduğu andan değil rahime düştüğü ve cinsiyeti farkedildiği ilk saniyeden ayrımcılık çemberinin boğazına geçirilmek için hazır ve nazır bir şekilde bekletildiği bu cinse aidiyetim ve

Reader Follow Recommendations

See All
Sennett, Saygı’yı Karakter Asınması’nın refaha yönelik versiyonu olarak olusturdugunu dile getirmektedir. Çünkü Karakter Asınması’nda da Saygı’daki gibi modernligin ve kapitalizmin kisilik ve iliskiler üzerindeki sonuçlarını ve bunların toplumsallasmıs birer sorun haline gelisini bu defa is ve kisilik kavramları üzerinde göstermektedir. Karakter Asınması’nda ele alınan is ve kisilik iliskisinin idealize edilmis biçimini açıklayan çalısması ise Zanaatkâr’dır. Zanaatkâr, modernligin olumsuz sonuçlarını nesnelerle olan iliskimizde, is/üretme üzerinde açıklamaktadır. O, insanın nesnelerle olan iliskisinin modernlikle birlikte kötü bir imaja büründügünü ifade ederek iliskinin idealize biçimini göstermektedir. Zira Sennett, maddi kültür alanından manevi kültür alanına yayılacak bir iyilesmenin imkânından bahsetmektedir. RICHARD SENNETT’İN ÇALISMALARINDA TOPLUMSALLASMANIN BAZI REFERANS ALANLARI VE MODERNLİK* Ars. Gör. Merve Türkan BİLGİR
Modernite, toplumsal kurumları yeniden sekillendirerek sosyallesme ve eyleme tarzlarımızı da kendi degerleri temeline oturtmustur. Bu dönüsüm, modernlige özgü bireysel ve toplumsal gerilimlerin geleneksel – modern karsılastırması eksenine dönerek dile getirilmesiyle sonuçlanmaktadır. Richard Sennett, çalısmalarında gelenekselin olumlanıp modernin olumsuzlanması zıtlıgının yarattıgı kısır döngüye girmekten kaçındıgını belirtmektedir. Fakat yaptıgı arastırmalarda elde ettigi en bariz veri Batılı modern kurumlara özgü iliski biçimlerinin toplumsallasma baglarını zayıflattığıdır. RICHARD SENNETT’İN ÇALIŞMALARINDA TOPLUMSALLAŞMANIN BAZI REFERANS ALANLARI VE MODERNLİK Ars. Gör. Merve Türkan BİLGİR*
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam