"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Beton zemindeki mavi bir yumurta tam ortasından çatlamış, içindeki sarısı kaldırıma akmıştı.
Zavallı şey. Bebeğini kaybetmişti. Tıpkı Vera -derin bir nefes aldım- ve benim gibi. Bu adil değildi. Bu acı vericiydi. Ama hayatın kendisiydi.
Kuş, yuvasının üzerinde daire çizerek, ince bir dalı boş yere gagaladı. Ardından kaldırımın birkaç adım ilerisine kaçtı. Çabalarının nafile olduğunu anladığı o anı neredeyse hissedebiliyordum. Yavrusunu bıraktığı anı... Gökyüzüne yükselerek, kiraz ağacının yukarıdaki dallarından birine kondu. Sanki aşağıdaki manzarayı hafızasına kazımak ve son bir kez hoşça kal demek istiyordu.
Ansızın esen bir rüzgâr, kavak ağacının dallarını hışırdatarak yumuşacık polenlerini etrafa uçuşturdu. Tıpkı kar gibi. Polenlerden birini yakalayıp gülümseyerek gökyüzüne baktım. Gökyüzünde daireler çizen kızılgerdan kuşu, kanatlarını çırparak uzaklaşıp kayboldu.
Sibel Karabulut'un bu ilk kitabı, bence çok başarılı. Bir fabl formatında ve tadında yazılmış. Özgün cümleler ve akıcı anlatım çok güzeldi. Susanna Tamaro tadı var bence. Çok benzettim. Sonraki kitaplarını da mutlaka okumak isterim. Başarılar.
Kar Kiraz KuşuSibel Karabulut · Sıfır Yayınları · 201912 okunma
Süleyman Çobanoğlu şiirlerinden dörtlükler
Rab bu nasıl denizdir yüzme bilen kuşu yok
içimde acır bir şey bu göğsüme ne kattın
anlar gibi olmuştum yetmiş üçte bir cuma
attığımda o oku ben atmadım sen attın
-----------------------------------------------
Sen bir düş imişsin kuşluk çağında
soluma tükürdüm: Rabbim Gafurdur
bilesin
Küçük kar kiraz kuşu, Heyula, cadıya doğru ilerlerken kayanın üstünde seğirerek yatıyordu ve sonra Lena Feldt daha önce neler çektiyse hepsi ikiye, üçe katlandı, yüzle çarpıldı. Bir ruh bulantısı, korkunç, mide bulandırıcı bir keder hissetti, öyle derin bir melankolik yorgunluktu ki, bundan ölecekti. Son bilinçli düşüncesi, hayattan tiksinmek oldu; duyuları ona yalan söylemişti. Dünya enerji ve sevinçten değil, pislik, ihanet ve dermansızlıktan yapılmıştı. Yaşamak nefret verici bir şeydi, ölüm de ondan iyi değildi ve evrenin bir ucundan bir ucuna bu ilk, son ve yegâne hakikatti.
Öylece, yayı elinde ayakta durdu, kayıtsız, yaşarken ölmüş halde.
Sibel hanıma kitabını bana gönderip okuma imkanı sağladığı için çok teşekkür ediyorum.
Yazarın çok akıcı bir üslubu var. Yorulmadan okuyorsunuz. Eser hayvanların konuştuğu ütopik bir dünyada insanlarla ilişkilerini konu alıyor. Kar Kiraz Kuşu’nun yolculuğunda karşılaştığı ve sorguladığı olaylara şahit oluyorsunuz. Okurken bazen gülümsememe neden oldu açıkçası. Sevginin olmadığı bir dünyada özgürlüğü arayan bir kuşun çabaları var sayfalarında.
Bu tarz eserler Türkiye’de maalesef çok yazılmıyor. Oysaki okumak belkide en çok özgürlükle bağdaşıyor. Özgürce düşünmek ve hayal etmek çevremizde gördüklerimizin ötesine geçebilmekle mümkün oluyor. Bir yazar gördüğümüzü değil göremediğimizi kalemine yansıtınca sizde kendinizi o olasılıklara, başka boyutlara açıyorsunuz. Bu bakımdan da Sibel Karabulut’u tebrik ediyorum.
Kar Kiraz KuşuSibel Karabulut · Sıfır Yayınları · 201912 okunma