Ben onun kara, kadife gözlerine bakarken, mutlak bir huzur ve güven duygusu ile sarmalandığını hissettim. Sanıyorum, yaşamımda gördüğüm en sevecen yüz buydu.
Yağmurcuk kuşu som mavidir. Kara gözleri ürkek, kadife gibi yumuşacıktır. Başı, gövdesine göre az daha koyu mavidir, biçimli, güzeldir. İncelerek gagasıyla birlikte uzar. Hiç bir kuşun başı böyle biçimli değildır. Ne sarıasmanın, som sarıdır, koyu, yumuşak, hafif, açık turuncuya varır bir kısım yerleri, sırtı, kanatlarının kökü iyice turuncudur, başı bile yağmurcuğun başı kadar güzel değildir, ne de sığırcığın, ibibiğin...
Yağmurcuklar uçtuklarında sular, çakıltaşları, gün ışığı bir mavide ipince dağılarak, çoğalarak aydınlanır. Hiç bir cocuk yüreği hoplamadan yağmurcuğun som mavisine, kadife gözlerinin ürkek ılıklığına ürpermeden dokunamaz, bakamaz. Bir yağmurcuğu yakalayan çocuğun kıvançlı dünyası mavilenir.
BİR KİMLİK VAKASI
"Sevgili dostum," dedi Sherlock Holmes, Baker Sokağı'ndaki evde ateşin karşısında otururken, "hayat, insan aklının düşünebileceğinden çok daha gariptir. İnsan, gerçekte sıradan denen şeyleri çoğu zaman hayal bile edemez. Eğer şu pencereden el ele uçup, bu büyük şehrin üzerinde dolaşarak çatıları hafifçe kaldırıp
SOKAKTA BİR DELİ!
Pencerenin önünden seslendim:
—Holmes!...
O sabah sokağı seyrederek vakit geçiriyordum. Cevap alamayınca yine seslendim:
—Holmes!.
—Ne var?
—Sokakta deli var.
—Tımarhaneye mi götürüyorlar?
—Hayır, başıboş dolaşıyor...yürekler acısı bir manzara... adamcağızı ne diye sokağa bırakmışlar?
Günah…
Dostum gerindi, tembel
RIZA NUR'UN HAYATI
AİLESİ
RIZA NUR’un baba tarafı en aşağı 200 yıldan beri Sinop’ta oturan ve “İmamoğlu” adını taşıyan bir aileye mensuptur. Rıza Nurun bilinen ilk atası Sinoplu Hacı İbrahim’dir. Bunun oğlu Sinop Kalesi dizdarı Mustafa aynı zamanda Sinop’taki Hisar camisinin imamı olduğu için bu aile adı onlara yâdigâr kalmıştır. Bu İmam Mustafa
...10 Kasım 1938 sabahı, saat dokuzu biraz geçe, gözlerini açtı. Bu gözler, bir an için yine her zamanki mavi ışığıyla, kendini bilmeden, çevresindekilere doğru parıldadı, sonra kapandı. Başı yastığın üzerine düştü. Kemal Atatürk, ölmüştü.
İstanbul neye uğradığını anlamamış gibi acı bir sessizliğe gömülmüştü. Çocuklar başlarındaki fiyonkları,
-Kapı mı çaldı hanımım? Duymuyor kulaklarım iyi. Kapıysa bir koşu gidip bakayım, dedi; ama yanıtlamadı hanım. Temizleyiciden az önce gelmiş paketi açıp bir giysi uzattı Hatice kadına.
-Hatice Hanım, dedi. Şunun eteklerine basıver biraz. Yalnız dikkat et yakarsan ödemeye aylığın yetmez.
Pırıltılı giysinin üstünde uysalca gezdirdi ütüyü Hatice