“En sessiz sözler fırtınayı getirenlerdir. Güvercinin ayağıyla gelen düşünceler dünyaya yön verir." -
Thus Spoke Zarathustra
Başlarda beni sıkacağını düşündüğüm bu kitap sonrasında fazlasıyla sardı. Devrim konusu aslında hiç devrim bile olmayan ve sadece devrim düşüncesiyle yanıp tutuşan bie avuç madencu hakkındaki bu hikayede o kadar iyi işlenmiş ki,
Tekmil hatıralarımı bağışlayabilirim
Rüzgarların ötesinde herkesçe yaşanmış,
Bir duvar, bir çocuk, bir kız, bir sevda
Bir ölüm geceler boyunca tekrarlanmış.
Issız yollardan bir dönüş gerisin geri
Havasız bir fanusta kalmışım sırtüstü
Bütün gerçeklerine inat Newton'un...
Bilinmemiş bir yıldızın ilk yolcusuyum
Kuşlar göklerimizde kanunla
Oysa bütün çiçekler masumdu
İçlerinden birisi öfke ile baktı
İncelmiş boynu kopmak üzereydi
Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu.
Bombalar gök gürültüsü gibiydi
Soğuk yatağı demir bir kule
Gece ışıkları sönüktü
O gün bugündür, Küp Gölünün oralardan geçenler, gölün kıyısına oturmuş, kara, ışık gibi akan uzun saçlarını sırtına vermiş, başı iki elleri arasında gözlerini som mavi suya dikmiş Gülbahar'ı görürler. Arada sırada Ahmet gölün sularında Gülbahar'ın gözüne gözükür ve Gülbahar kollarını açıp Ahmet'e yürür.....
Göl kaynar, Ahmet silinir. Gülbahar silinir ve küçük ak bir kuş gelip kanadını suyun som mavisine batırır. Ve sonra da bir atın kapkara gölgesi gölün üstünden gelir geçer.
Ve tam Gandalf konuşurken ayaklarının altındaki toprak sarsılmaya başladı. Sonra Kara Kapının Kuleleri'nin çok yukarısında, artmakta olan engin bir karanlık hızla havaya yükselerek göğe sıçradı, bir yangınla kıpırdaşarak. Toprak homurdanarak titredi. Diş Kuleleri sallandı, yalpaladı ve devrildi; o muazzam kale duvarı ufalandı; Kara Kapı bir enkaz halinde savruldu; uzaktan önce belli belirsiz, sonra yükselen, sonra bulutlara çıkan gümbürtüler geldi, tahripkâr bir sesin yankılanan gümbürtüleri.
"Sauron'un krallığı son buldu!" dedi Gandalf. "Yüzük Taşıyıcısı Görevini başarıyla tamamladı." Komutanlar Mordor Ulkesı'nin güneyine doğru bakarken, onlara öyle geldi ki sanki bulutun kasvetinin üzerine kapkara, koskoca gölgeden bir suret yükseldi; kopkoyu, şimşeklerle taçlanmış, bütün gökyüzünü dolduran bir suret. Dünyanın üzerine bir dev gibi yükseldi ve onlara doğru tehditkâr bir kol uzattı, korkunç ama aciz: Çünkü onların üzerine uzanırken büyük bir rüzgâr onu alarak savurdu ve gölge geçip gitti; sonra bir sessizlik çöktü.