"Denizde bir tufan esnasında gemilerinin delinmesi / dalgaların onları sarması sonucu karşılaştıkları tehlikeler karşısında halkın Allah'a yakarmasını; bir zarara uğradıkları zaman ya da olumsuz bir hadise ile karşı karşıya kaldıklarında insanlarin korkuya kapılmasını, ağlayıp sızlamasını; daha sonra ise böyle bir şey hiç olmamış gibi nankörlük etmelerini[*] kur'an "defalarca" reddetmiş ve böyle yapanları taşa tutmuştur. Böyle bir din korkuya dayalı bir dindir." [*] (Lokman 31/32) وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ Dalgalar onları kara bulutlar gibi kuşatınca, dini Allah'a has kılarak ona yalvarırlar. Allah onları kurtarıp karaya çıkardı mı içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Sözünde durmayan nankörler dışında hiç kimse ayetlerimizi bile bile inkar etmez. _______________________ 19. Asrın materyalistlerinin "Din tâbîat olayların etkisiyle halkta ortaya çıkan korkunun ürünüdür." dediği şeydir. Dedikleri de doğrudur! Daha materyalistler ;"Din, korkunun bir ürünüdür" demeden Kur'an bu dinin takipçilerini, kula kulluk edenleri, korkakların ibadet mantığını ve sıniflaşmanın ürünü olan bu dini hedef almıştır.(....) Ali Şeriati /Dine karşı Din /Sayfa ;68
Benim için mutlu bir gün, bir sayfa iyi yazı yazdığım sıradan bir gündür. Yazının dışındaki hayat eksik, kusurlu, anlamsızmış gibi gelir bana.
Reklam
Mürekkep denizlerinde beyaz bir sayfa gibi yelken açtım. Cezalı bir öğrenci gibi yüz kere, bin kere, on bin kere alt alta ismini yazdım. Senin bile bilmediğin kelime oyunları yakaladım isminde. Harflerden fal baktım, hikayeler yazdım kaderine. Rotasız, haritasız, bata çıka ilerledim. Kırk gün kara yüzü görmeden, kitaplardan burnumu çıkarmadan, insanlarla muhabbet etmeden yolunda gittiğim oldu. Gün oldu su aldı gemim, yaralandı. Ufuk çizgisinde güneş misali ışıldadı mütebessim yüzün. Her gün doğumunda yeniden sevdim seni, her gün batımında bir kez daha kaybettim.
Tıp tarihinin kara lekesi, "thalidomide faciasını" bilir misiniz? - Nazi partisi üyesi olmasına rağmen- Hermann Wirtz (1896-1973), İkinci Dünya Savaşı bitimiyle ABD yardımıyla Batı Almanya'da 1946 yılında "Grünenthal GmbH" adlı ilaç şirketini kurdu. 60 yıl önceydi... 1957 yılında "thalidomide" etkin maddeli "contergan" adını verdikleri ilaç ürettiler. İlaç, hamilelerde uyku problemlerini ve sabahları duydukları kimi rahatsızlıkları gidermek için üretildi. Bu ilaca talep çok oldu; 50 ülkede satışa çıktı. Reçetesiz satılan Contergan'ın prospektüsünde "hamile kadınlar, anne ve çocuklar tarafından güvenle kullanılabileceği" yazıyordu. Oysa yeterli testler yapılmamıştı. Çok geçmedi. Dört yıl sonra ilacın gerçek yüzü ortaya çıktı: 90 binden fazla düşük ve 10 binden fazla sakat ve ölüm! Dünyada ilaç nedeniyle sakat doğan binlerce bebeğe "Thalidomide Çocukları" adı verildi. ~ Sayfa 412 - 413 ~
Sayfa 413 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
“Hayatı ve Eserleri. Hiç bıkmıyorum bunları tekrar tekrar okumaktan. Yazarın her kitabını okurken ‘Hayatı ve Eserleri’ yeniden karşıma çıkıyor. Bir daha, bir daha okuyorum. Sanki önceden ‘Hayatı ve Eserleri’ni bilmiyormuş gibi yapıyorum: yeni baştan heyecanlanmak için. Yalnız, yazarlar arasında bir birlik bulunmaması beni yoruyor. Hiç olmazsa önsözleri yazanlar, yılda bir kere toplanmalı ve aralarında ortak esaslar tespit etmeli. Bugünkü durum esef verici. Bakıyorsun bir yazar, çok zor birleştiriyor kelimeleri. Bir türlü cümleleri kuramıyor. Öyle diyor önsöz amca. Geçer kara tahtanın başına diyor, yazar bozar, uğraşır. Bütün bunları da yarı karanlıkta yapar. İstediği cümleyi bulunca da koşar, bütün ışıkları yakar. Ben de tam bu üstadın huylarını benimsemek üzereyken, bir önsöz daha geçiyor elime. Bu önsöz de yazarın coşkun bir ırmak gibi yazdığını anlatıyor. Kendisini tutamıyor adam: bıraksan günde yüz sayfa yazacak. Bazısının ilk eseri çıkınca kapışılıyor, bazısı on tane bile satamıyor ilk kitabından. Kime hizmet edeceğimi şaşırıyorum. Onlara uşaklık etmekte zorluk çekiyorum. Biri insanlardan kaçıyor, öteki bir dakika yalnız kalmıyor. Sonunda hükümet el koyacak bu işe. Hepsine haddini bildirecek. Bizi zehirlemeye ne hakları var?’
Sayfa 394 - İletişim
Daha ilk sayfa. Ne yaptın üstat sen?
Barış gerçek yaşamdı; çalışmaları ve öğrenmeleri için çocukların yetiştirildiği, çalışılan, öğrenilen bir yaşam. Çalışmayı, öğrenmeyi ve çocukları yutan savaş, gerçeğin inkarıydı. Ama benim halkım sadece inkar etmesini biliyor. Yanlış kullanılmış olan gücün kara gölgesinde doğan bizler, barışı kendi dünyamızın dışına yerleştirmişiz. Bizim bütün bildiğimiz dövüşmek. İçimizden birinin yaşamı boyunca becerebildiği tek barış, savaşın devam ettiğini inkar etmek sadece.
Sayfa 7 - MetisKitabı okudu
Reklam
373 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.