Hep söylerim; ben inanmak değil bilmek isterim.
20. Yüzyılın yetiştirdiği dahilerden biri olan s. Hawking, dünya üzerinde yaşayan insanların çoğunun saglikliylen yapamadığını, tekerli sandalyeye bağlı ve sadece çene kemiğini oynatarak yapmış. Düşünmüş, formüller yazmış, teoremler kurmuş, kara delikleri inceleyip formülüze etmiş ve kitap yazmış...
Yaklaşık 250 sayfa olan kitabı 20 günde bitirdim. Çünkü kitabı okumuş olmak için, anlamasamda okuyup gecemezdim. Yabancısı olduğum konularda kitabı bırakıp, popüler bilim kanallarından youtube videoları izleyip önce konuyu öğrendim sonra kitaba devam ettim. Kitap detaylarla ve yer yer dilinin ağırlığıyla beni sıktığındaysa hemen kitabı bir iki gün elimden bıraktım. Sonunda sindire sindire bu harika bilim kitabını bitirmiş oldum.
Şimdi kitabı başlamadan önceki evren bilgim ile kitabı bitirdikten sonra evren bilgim arasında farklar var. Ama üzüldüğüm nokta şu ki, bunları bu ülkede konuşacak çok çok az insan var... zaten kitap okuyan insan sayısı az, Hele ki böyle bilim konularına, evrene, astrofizige kafayı takmış insan sayısı çok çok daha az.
Neyse aklıma niyeyse ODTÜ nün mottosu geldi;
"Bilim, hayattaki en doğru rehberdir." Yada bir diğer deyişle "hayatta en hakiki mürşit ilimdir!"