Bugün herkes 'toplum bozuluyor, aile parçalanıyor' diye lafa başlıyor. Niye acaba? Evliliğe, sadakate, sorumluluğa hazır olmayan veya eşleriyle yaşadıkları sorunu çözüp tamir etmek yerine alternatif ilişki arayan ve bunu normalleştiren bireylerle toplum ne kadar düzgün kalabilir ki?
Dünyaca ünlü motivasyon konuşmacısı Nick Vujicic, "Hayatımın ilk evrelerinde hayatımı değiştirecek mucizeyi bekledim. Sonra, hayatları değiştiren mucizenin ben olduğumu anladım." der.
Yaşamınızdaki üzüntülerin ve dramaların kaynağında kişisel algılamak ve varsayımda bulunmak vardır. Bu cümlenin gerçekliğinin üzerinde bir an olsun düşünün.
İnsanlar kendilerinin mükemmel olmadığının sizin tarafınızdan keşfedilmesinden korkuyor. Sosyal maskeden sıyrılmak acı vericidir. Birisinin söylediği ve yaptığı şey arasında fark varsa ve siz davranışa değil, söylenene kulak vermeyi seçerseniz, kendinize yalan söylemiş olursunuz.
Hayatımızı, başka insanların taleplerini, beklentilerini karşılamaya çalışarak yaşamayı öğrendik. Başka insanların bakış açılarına uygun olarak yaşamayı öğrendik. Çünkü kabul edilmemekten, başkası için yeterince iyi olamamaktan korkuyoruz.
"Bildiğiniz kepazelikler... Evet, bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuz. Bu memlekette kadınlar, erkeklere kurban olsun diye sunulmuş, hem zevklensinler hem işlerini gördürsünler, hem de öldürsünler diye..."
Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir.