Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Kitap ile Film Arasındaki Farklar ve İnceleme
Yüzük Kardeşliği’ni okumaya başladıktan sonra aslında film ile kitap arasında ciddi farklılıklar olduğunu hatırlamış oldum. Böylece aklıma böyle bir yazı hazırlamak geldi. Bu yazıyı hem sizler için hem de kendim için yazıyorum (sonrasında dönüp dönüp tekrar okuyabilmek amacıyla aslında daha çok kendim için hazırlıyorum sanırım)
Filmlerle kitaplar
Arafta- George Saunders
“Saunders, çok yönlü bir yazar; öyküleri ilk bakışta okuması kolay gibi görünür ama metnin derinliklerine indiğinizde kolay tüketilemediklerini ve gerçekten zorlayıcı olduklarını görürsünüz.”
Büyülü gerçekçilik kitaplarını okurken hala zorlanıyorum. Başta ne okuduğumu anlamasam da sonrasında hersey oturdu. Kitapta ölü karakterlerin öldüklerini bilmeden iletişim kurmalarini okuyoruz. Bu karakterlerden bazıları kurguyken bazıları da tarihi karakterlerdir. Bu arafta kalan karakterler kendilerini hasta olarak tanimliyorlar.
Bir taraftan Amerikan İç Savaşı donemi anlatılırken kadın, kölelik gibi toplumsal göndermelerin yapılması kitabı guzellestirdi. Amerikan Başkanı Lincoln'un oğlunun ölmesi ile birlikte arafta kalmasi ve kurgu ile gercegin ic ice gecmesiyle alisilagelmis kitaplardan farkli bir okuma sunuyor. Bir ailede yaşanılan aşkı, kızgınlığı, özlemi, ayrılığı vs anlatırken aynı zamanda ülkenin yönetimi, darbesi, krizi, zorluklari anlatılmış.
Karakterlerin geçmişte yaşadıkları "yarım kalmışlık " duygusunu ruhlar aleminde arafta kalmak olarak nitelendirilmesi insan psikolojisini de aydınlatıyor.
Kitabın tamamında kurgu ve gerçek iç içe geçiyor. Yazarın deneysel ve farklı bir bakış açısı var. George Saunders'in bircok iylu kitabi olsa da bu ilk romanı ile Man Booker Ödülü almış. Yazar; ölümle yaşam arasında kalmış kişilerin ne hissettiklerini ne yaşadıklarını anlatmasiyla sarsıcı bir konuyu ele alip yas surecinin ne kadar zor oldugunu anlatan bu etkileyici kitaba imza atmış.
Kitabı gerçekten beğendim. Okuması çok keyifli bir kitaptı, su gibi de aktı zaten.
Karakterler çok eğlenceliydi. Karakterleri çok sevdim.
Ancak kitap bana çok uzun tutulmuş gibi geldi. Bu kitapta anlatılanlar daha kısa da anlatılabilirdi bence.
*spoiler*
Kitabın bir noktasında Gökçen ve Murathan'ın sevgili olmasını bekliyordum. O birazcık hayal kırıklığıydı.
Aşk nerede tam olarak?
İlk kitaptan dolayı beklentim çok yüksek değildi, çerezliktir diyordum tıpkı ilk kitap gibi ama bu kitap çerezlik bile değildi. Dante olabilecek en soğuk erkek karakterdi. Tamam, ölmüş eşine saygım sonsuz ve duyduğu aşk da son derece güzel ama Valentina'ya yazık değil mi? Adamın ağzından bir kez "Seni seviyorum" cümlesi duymadan kitap bitince açıkçası bolca küfür ettim. Ne okudum ki ben şimdi? Ve Valentina her şey yerli yerine oturmuş gibi mutlu mesut devam ediyor kitabın sonunda ama hiçbir şeyin romantizmle uzaktan yakından alakası olmadığının farkında olması gerekmez miydi?
Elbette bazen kitaplarda sonuçsuz sonlar da olur ama yazar kitap boyunca mutlu sona hazırlıyor okuru. Heh diyorum, şimdi çözülecek Dante ama çözülüyor mu? Tabii ki hayır. Valentina'yı kullanmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Valentina da okuduğum en vasat karakterlerden. Böyle bir dünyanın içine doğan birisi nasıl bu kadar sığ olur anlayamadım. Kitabın tek güzel olayı Bibi'nin sonunda Tomasso'dan kurtulmasıydı. Sanırım Dante'nin yaptığı tek iyi şey, bu konuda Valentina'ya yardımcı olmasıydı.
Sevmedim, sevemedim. Diğer kitapları okur muyum? Evet çünkü merak ettiğim karakterler var ama beklentimi daha da düşüreceğim kesin.
Öncelikle başladı mı bi çırpıda biten bir akıcılığı var . Karakterler arası ilişkiyi felsefi sorgulamalar olarak algılayabiliriz.Bu anlamda bizi derin düşüncelere atabiliyor.Aklın sınırlarını zorlayan bir o kadar insana dair hislerle ,zorlu Ada koşullarında insan olmayı mı tasvir ediyor? Bunu biraz da okuyucuya bırakıyor.
#aşırıgizlicadılarcemiyeti #sangumandanna #theverysecretsocietyofirregularwitches
Merhaba Ceviz Kraliçe'nin cadıları. Umarım güzel kitaplar okuyorsunuzdur bu ara. Size çok seveceğinizi düşündüğüm bir kitapla geldim kitabı epub olarak ilk çıktığında kütüphaneme eklemiştim. Ama korku okumaktan vakit bulamamıştım. Ekleme sebebim ise yüksek
Yaşamdan Kopuk, Yalnız Bir İnsan
Kitapla ilgili gerçekten de güzel incelemeler yapılmış, bu durum beni sevindirdi. Tekrara düşmemek adına kitap ile ilgili başka bir hususa nispeten biraz daha ayrıntılı bir biçimde değinmek istiyorum.
Kitapta okurken en fazla dikkatimi çeken bölüm Kien ile Georges arasındaki uzun diyalog oldu. Bu bölümde Georges daha hayatın içinde olan birisi
·
Puan vermedi
Kitabı beğendim. Diğer okurlara bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bir çocuğun okumasının sağlanması gereken önemli bir kitap olduğunu kitabı okumaya başladıktan kısa bir süre sonra hissettim. Konusu basit bir kitap değil. Okul çıkışında geçirdiği kaza sonucu kör olan Berend Ligthard'ın hikâyesi anlatılmaktadır. Kaza sonrası sürecin gerçekçi bir şekilde aktarıldığını hemen düşündüm. Eserin duygu yoğunluğu yüksek, okuyucunun duygulanımına tesir edebilecek güçte, özgün bir anlatım tarzı var. Değinilen temalar itibarıyla tekrar tekrar incelenebilir, okunabilir, tartışılabilir. Karakterler vasıtasıyla aktarılmak istenen duygular ve düşünceler de kitabı beğenmemde etkili oldu. Herkesin okumasının önemli olduğunu düşündüğüm bu kitap hakkında daha fazla ayrıntı ve kişisel düşünceye yer vermek istemiyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Herkesin Var Bir Travması
Bu kitabı heyecanla bitirip sanırım bir günde bitirdim, ikinci kitabının da bir kısmını okudum. Travmaları işeyişi bence güzel. Evet hepimizin anne babalarıyla bir noktada sorunları var. Sanırım en çok beğendiğim kısmı, kızın annesinin hiçbir zaman iyi olamayacağını kabullenişi oldu. Karakterler çok yakın hissettiriyor ve öykü çok çok içine çekiyor ama biraz yaşıma uygun olmayan bir roman gibi. Özellikle popüler kültürden uzak kalmamak için okumak istediğim bir kitaptı. Yani bir oturuşta okuduğumu düşünürsek başarılı bir çalışma ama çok etkileyici değil diyebilirim.
Bilimsel Kadın
Oldukça garip bir kadın ve kimyager olan Elizabeth Zoth, aslında bir laboratuvarda araştırma yapmaktadır. Fakat sık sık çalışma arkadaşları tarafından araştırmaları sorgulanmakta, baskı görmekte, yapmaması gereken işler yüklenmektedir. Zoth, kariyeri boyunca erkekler tarafından aşağılansa, mobing görse, hatta taciz edilse bile ipleri elinden bırakmaya hiç niyeti yoktur. Ta ki bir gün tek başına bakmak zorunda olduğu bir kızı olana kadar. O günden sonra tüm sorumluluğu alacak ve bir kimyager olmaktansa bir yemek programında sunucu olmayı kabullenecektir. İyi ki kabullenecektir çünkü bu durum onun tüm kadınları iyileştirmesine olanak sağlayacaktır. Biraz absürd denilebilecek ama mantıklı, bilimde kadının mücadelesini konu alan, kadının iş hayatındaki mücadelesini konu alan hatta belki kadının hayattaki mücadelesini konu alan sıcacık bir hikaye. Tüm karakterler belki nefret ettikleriniz bile sıcacık. Bence tam çağının kitabı!
