Bütün o acımasızlıklar gerektiren hayat mücadelesi hikâyesi alt düzeydeki yaratıklar için doğru olabilir, ama insanlar arasında geçerli olmamalıdır. Biz gelişmiş, akıllı yaratıklarız, ortamın koyduğu yazgıdan yakamızı kurtarmalı, ortamı değiştirip kendimize uydurmalıyız. Hayvanlar hukuk, adalet, merhamet nedir bilmezler; karanlık içgüdülerinin esiri olarak yaşar giderler. Oysa biz insanlar düşünürüz; düşünce de özgürlük demektir. Güçlü olan, gücünü kanıtlamak için zulüm yapmak zorunda değildir; gücünü kötüye kullanmayıp hamiyetli davrandığında daha büyümüş olur. Dünyaya gelen herkes hayat hakkına sahiptir; nasıl gururlu yaratıkların yanı sıra kendi halinde yaratıklar varsa, büyüklü küçüklü, kimi ihtiyar kimi genç halklar da varlıklarını korumalıdır.
Bizim varlığımızın amacı mücadele değildir, öldürmek değildir, yoksa sonra bizi de öldürürler, derken bizi öldüren de öldürülür. Bunları kör doğaya bırakalım. Uygarlaşmış halklar ortak bir düşünceyi izleyeceklerse Akdeniz Avrupa'sınınkini benimsemeli, elden geldiğince barışçı ve tatlı bir yaşam kavramını gerçekleştirmelidirler.
Sayfa 155 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hayatını kafa kesmek ve işkence yapmakla geçirmiş bir cellat düşünün ya da umutsuz bir ayyaş veya karanlık bir odada harcanan, odadan nefret etse de oradan çıkarsa yok olacağını sanan bir deliyi düşünün. Ya bu adamlar kendilerine "Hayat nedir?" sorusunu sorarsa? Sadece tek cevap bulabilirler, hayat kötülüklerin en büyüğüdür ve delinin cevabı gayet doğru da olsa sadece kendisi için geçerlidir. Ya ben de böyle bir deliysem?
Yakınlık dediğimiz nedir? Gerçek yakınlık nedir? Kişinin kendini tüm dürüstlüğü ile sansürsüz olarak ortaya koymasıymış anladım. Eğer birisinin yanında en karanlık taraflarını dahi apaçık edebilecek samimiyetle yer alabiliyorsan ve onun da en karanlık taraflarını dahi paylaşabilmesi için gereken şeffaflığı sunabiliyorsan gerçek yakınlıktan bahsedilebilirmiş anladım.
"Bu inat nedir bilir misin? Şahsiyetsizliğin yerini alan kör ve karanlık bir benlik duygusudur. İnsanı saadete de, felakete de götürebilir. Önünü görmediği için düzlükle uçurum arasındaki farkı, adımını attıktan sonra anlar."
Tek bir gece nedir ki? Kısacık bir zaman, özellikle de karanlık bu kadar çabuk dağılıyor, kuşlar bu kadar çabuk şakıyor, bir horoz ötüyor veya solmuş bir yeşil, renk değiştiren bir yaprak gibi dalgaların arasında bu kadar canlanıyorken.
Neyiz ki bu karanlık kar yağışında
Ey ipini kendi gerip ufka bakanlar
Ölüler, diriler, daha doğmamışlar
Toplanıp birdenbire hep aynı yaşta
Ve nedir bu benim yalnızlığım?
Işığın olduğu yerde karanlığı göz ardı edemezsin. Yaşamın olduğu yerde ölümü de kucaklamayı bilmelisin Serap. O da bizim evladımız sayılır. Biz de ondan biriyiz.
Ölüm ve Yaşam. Işık ve Karanlık. Belki de insanı, akıllı olmaya iten gerekçe bu zıtlıktı. Zıtlıklar sayesinde denge bu kadar mükemmel işliyor. Daha önce hiç acı çekmemiş bir insan, mutluluğun ne demek olduğunu bilemez. Daha önce hiç gülmemiş birine de ağlamak yabancı gelmez.
"Görüyorsun ya her şeyde bir denge, her şeyde bir zıtlık var ve Umay, daha önce hiç rüya görmemiş bir insana da gerçeği anlatamazsın. İnsanı mutluluğa götüren yegâne etken nedir biliyor musun? Zıtlıkların birlik olmasıdır Umay. İşte her şey birbirinin devamı. Birinin var olması için bir diğerine ihtiyaç var. Tıpkı biz gibi Umay,
sen ve ben gibi . ♡
"Ben mutluluk nedir bilmedim
Saçlarım okşanmaya alışık değil
Hep böyle dalıp gider gözlerim
Ve ne zaman düşünsem geçen günleri
Bir karanlık basar içimi
Aydınlık değil."