192 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Kumların Kadını şimdiye dek okuduğum en kasvetli ve sinir bozucu kitaplardan biriydi, ama buna rağmen kitabı çok sevdim. Kitaptaki karanlık atmosferi, kahramanın çaresizliğini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu bakımdan, Stephen King'in Misery'sini çağrıştıran bir taraf var Kumların Kadını'nda. Japon edebiyatının meraklılarına kesinlikle tavsiye edebileceğim bir kitap. Aynı zamanda kitabın 1964 yapımı bir film uyarlamasının da olduğunu hatırlatmak isterim: Suna no Onna (Woman of the Dunes).
Kumların Kadını
Kumların KadınıKobo Abe · Merkez Kitap · 20082,128 okunma
218 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Mühendis olasın da bu kadar kalbe dokuna bilesin. Hayret ki ne hayret... Okumak istediğiniz kitaplar Dostoyevski`den olunca nelerle karşılaşa bilirsiniz: Duygu geçişleri, vicdan mühasebesi, karakter analizleri, devrilmiş sonra yeniden toparlanmış konular vs.. (benim okuduğum kadarıyla) Bu kitapta da aynı durumlar mevcut. Kitap, hayalperest, evinden dışarıya nadiren çıkan bir adamın 4 günden oluşan kısacık aşkını konu alır. Aleksi Aleksandroviç`i yalnızlığı bakımından Raskolnikov`a benzettim. Raskolnikov Sonya`nı bulduktan sonra kendini bulmuştu sanki. Aleksandroviç de benim alemimde Sonya`sını arayan onu bulduktan sonra kendini keşfeden biri olacaktı. Ve Nastenka`nı bulur... Karanlık bir St. Petersburg gecesinde rastlar ona. Bundan sonra Karanlık Gecelerde buluşurlar. Aleksandroviç için tüm Karanlık Geceler kendini yavaş yavaş Beyaz Geceler`e bırakır.. Nastenka`da bir nevi Aleksandroviç`e benziyor. Karamsar duygularının içinde debelenip dururken bir birlerine bağlanmaya başlarlar. Ama Aleksandroviç sırılsıklam aşıkken karşındekine, Nastenka zayıf olasılıkla tutunur adama. Hep böyle olmaz mı? Bir taraf hep ölümüne severken bir taraf çekip gitmeyi düşünür... Sayfalara odaklandıkça, Nastenka`nın Aleksandroviç`i yeniden (4`cü günün sonunda) karamsar yalnızlığı ile başbaşa bıraktığının şahidi olacak, bazen Aleksandroviç`e "bu kadar karamsar, duygusal olma" diyecek, bazense Nastenka`ya çok kızacaksınız. Aleksandroviç gibi erkekler kaldı mı acaba? Yazarın 26 yaşında yazmış olduğu bu kısacık eser okunmaya değer niteliktedir.. Karamsar olmayın, Beyaz Geceler de olacaktır hayatınızda.:) Keyifli okumalar...
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202075.1k okunma
Reklam
320 syf.
4/10 puan verdi
Uzun zamandır okuyup ardından yorum yapmayı tercih ediyorum bu kitabı okumamın üstünden birçok kitap geçmiştir, hatalarım varsa mazur görün:) *yayıncıya güvenip zengin CEO'lu romanı almıştım ancak bir daha CEO'lu kitap okuyacağımı sanmıyorum. Hikaye tipik. Zengin oğlan, sorunlu(fakir/zengin/işkolik/karanlık geçmişli/anne veya baba sorunu kaynaklı) kız. *Aşk kitabında söz konusu aşkı hissedemedim. Duygu geçişleri zayıftı bunu çok net anlamıştım. *Bir karakteri yüceltmek isterken diğerini eziyor, genelde ezilen taraf Brit oluyordu. Betimlemeler bence çok azdı en çok takıldığım şeylerden biri kapaktaki kız ile karakter uyum göstermiyor, erkek karaktere ise 'öldüren cazibe'deniyor fakat betimleme yapılmıyor. *Sonuç olarak zayıf bir roman çerez belki olabilir ancak e-kitap şeklinde okursanız kesinlikle çok daha mutlu olursunuz sonunda:)
Gözde Bekar
Gözde BekarInara Scott · Nemesis Kitap · 2015103 okunma
“ALİ ŞÜKRÜ BEY/HÜRRİYET UĞRUNA 39 YIL” M. NİHAT MALKOÇ Trabzon’un balkonu olarak tabir edebileceğimiz Boztepe’de, alabildiğine mütevazı bir kabirde bir hürriyet kahramanı sonsuzluk uykusunu uyumaktadır. 39 yıl gibi kısa bir ömürde, tabir caizse, bir asırlık iş yapmış müstesna bir insandır o… “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”
274 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 7 days
İki karşıt taraf; Cumhuriyetçi-Falanjist. Franco döneminde İspanya. Öldürülen falanjist'in katilini bulmaya çalışan çavuş Tejada'nın karşısında sosyalist Gonzalo. Gonzalo'nun derdi intikam. Tejada sevdiği kadını vurmuş, öldürmüş. Ölümü hiçe sayarak dalıyor Madrid'in karanlık, kaçakçılık, cinayet, tecavüz ile dolu sokaklarına. Tarihi Polisiye olarak türlendirilmiş roman. Devamında üç kitap daha var. Yazar öyle ince bir hat üzerinden anlatıyor ki öyküsünü, ne taratan olduğunu, fikrini-zikrini açık etmeden ilerliyor anlatı. Klişeleştirme derdi yok, ideolojik etiketlerden önce, odağında insanın sıradanlığı, insan oluşu var hep. savaş, aynı zamanda büyük şehirlerde, yeraltında işlenen suçlar, karaborsa, hiçbir vicdana, kurala, ahlaka sığmayan bir yaşam da demek. Bir kaşık kahve, şeker, un, et, kibrit kutusu kadar çikolata, bir okul defteri, insanların ulaşamayacakları, hayalini kurdukları şeyler. Tüm kitap boyunca altı çizilecek bir satır bulamadım. Ne varsa, ne verilmek isteniyorsa anlatının bütünü sırtlanıyor bunu. Acı, üzüntü, coşku, korku duyguları arasında ilerlerken kahramanlar, onlarla bereber yaşıyorum-ne kadar olursa artık- karmaşık duyguları. Bakalım, devamı ne gösterecek...
Bir Faşistin Ölümü
Bir Faşistin ÖlümüRebecca Pawel · Literatür Yayıncılık · 201010 okunma
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular? Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor... Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim. Ben bu konumumu kime borçluyum? Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi? Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.