Karavandaki Kadının Kitapları

Reklam
Öylesine önemsiz olan bu akıl, işte beni bütün evrenin karşıtı yapan bu. Bir kalemde yadsıyamam onu. Öyleyse doğru olduğuna inandığımı bırakmamalıyım. Bana karşı bile olsa, alabildiğine açık bulduğumu alıkoymalıyım
can yayınlarıKitabı okudu
Felsefesel intiharla ilgilenmiyorum, kısaca intihara ilgileniyorum.
can yayınlarıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Husserl daha ilerde: “Çekime bağlı bütün kitleler yok olsaydı, bununla çekim yasası yıkılmış olmayacaktı, yalnızca uygulamasız kalacaktı”, diye haykırdığı zaman, bir avuntu metafiziği karşısında bulunduğumu biliyorum. Düşüncenin açıklık yolundan ayrıldığı dönemeci bulmak istediğim zaman da, Husserl’in tinsel varlık konusundaki uslamasını okumam yetiyor: “Tinsel süreçlerin yasalarını tam olarak, açık açık seyredebilseydik, tıpkı kuramsal doğa bilimlerinin temel yasaları gibi ölümsüz ve değişmez görüneceklerdi bize, öyleyse, hiçbir tinsel süreç olmasa bile, bu yasalar geçerli olacaklardı”. Tinsel varlık olmasa bile yasaları olacakmış! Bu durumda, anlıyorum ki, Husserl tinbilimsel bir gerçeği akılsal bir kural yapmaya kalkıyor: İnsan aklının birleştirici gücünü yadsıdıktan sonra, bu dolambaçlı yoldan ölümsüz Akıl’a atlıyor.
can yayınlarıKitabı okudu
Her şey ayrıcalıklıdır demek, her şey eşdeğerdedir demeye gelir. Ama bu gerçeğin metafizik yüzü onu öyle uzaklara götürür ki, belki de, ilkel bir tepki ile, Platon’a daha yakın bulur kendini. Gerçekten de her görüntünün aynı biçimde ayrıcalıklı bir öz gerektirdiği öğretilir ona. “Hiyerarşi”den uzak olan bu ülküsel dünyada, ordu yalnız generallerden oluşmuştur. Aşkınlık elenmişti kuşkusuz. Ama düşüncenin beklenmedik bir dönüşü dünyaya bir tür yarım içkinlik sokar yeniden, evrene derinliğini geri verir.
can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kierkegaard’ın umutsuzluğu bir oluş değil de bir durum; günahın durumu olarak belirleyen görüşünden daha derin bir şey olamaz. Çünkü günah Tanrı’dan uzaklaştıran şeydir. Bilinçli insanın metafizik durumu olan uyumsuz, Tanrı’ya götürmez. Belki de, şöyle ölçüsüz bir sözle aydınlatabilirim bu kavramı: uyumsuz, Tanrı’sız günahtır.
can yayınlarıKitabı okudu
Chestov, Hegel’in “güneş dizgesinin devinimleri, değişmez yasalara uygun olarak gerçekleşir, bu yasalar onun akılsal dayanağıdır” türünden bir önermesine sinirlendiği zaman, bütün tutkusuyla Spinoza akılcılığını yerle bir etmeye çalıştığı zaman, aklın boşluğu sonucuna varır. Buradan da, doğal ama geçersiz bir dönüşle, akla-aykırının üstünlüğü sonucuna. Ama geçiş apaçık değildir. Çünkü burada sınır kavramıyla düzlem kavramı girebilir araya. Doğanın yasaları belirli bir sınıra kadar doğru olabilirler, bu sınırı geçtikten sonra kendi kendilerine karşı dönerek uyumsuzu doğururlar.
can yayınlarıKitabı okudu
Uyumsuzluk, onaylandığı andan sonra bir tutkudur, tutkuların en can alıcısıdır. Ama tutkularımızla yaşayabilecek miyiz, yaşayamayacak mıyız, yüreğimizi bir yandan coştururken, bir yandan da yakacak olan derin yasalarını benimseyecek miyiz, benimsemeyecek miyiz, işte bütün sorun bu.
can yayınlarıKitabı okudu
En son sınırlarına ulaşmış düşünce bir yargı vermeli, sonuçlarını seçmelidir. İntihar ile yanıt burada yer alır.
can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendini öldürmek, bir anlamda, melodramlarda olduğu gibi içindekini söylemektir. Yaşamın bizi aştığını ya da yaşamı anlamadığımızı söylemektir.
can yayınlarıKitabı okudu
Hiç kimsenin varlığın özüyle ilgili bir kanıt uğruna öldüğünü görmedim, önemli bir bilim gerçeğine varmış olan Galilée, bu gerçek yaşamını tehlikeye sokar sokmaz, büyük bir rahatlıkla dönüverdi ondan. Bir bakıma iyi de etti. Uğrunda yakılıp ölmeye değmezdi bu gerçek. Dünya mı Güneş’in çevresinde döner, Güneş mi Dünya’nın çevresinde, hiç mi hiç önemi yok bunun. Kısacası, değersiz bir sorun. Buna karşılık, yaşamın, yaşamaya değmediği düşüncesine vardıkları için ölen nice insanlar görüyorum. Kendileri için bir yaşama nedeni olan (yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de) düşünceler ya da düşler uğrunda aykırı biçimde ölüme giden başka insanlar görüyorum. Böylece ilk baştan yanıtlanması gereken sorunun yaşamın anlamı olduğu yargısına varıyorum. Nasıl yanıtlamalı bunu?
Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır; intihar.
Sayfa 1 - can yayınlarıKitabı okudu
Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen kabile büyücüsüne gitmiş ve kışın soğuk geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Modern dünyanın âdetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarından bihabermiş ve kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değilmiş. Ne olur ne olmaz, işi sağlama alayım diye düşünen genç büyücü, kabile üyelerine soğuk bir kışa hazırlanmalarını salık vermiş. Birkaç gün sonra aklına gelmiş, Meteoroloji Müdürlüğü'ne telefon açmış ve soğuk bir kış bekleyip beklemediklerini sormuş. Görüştüğü meteorologsa kışın sahiden soğuk geçeceğini düşündüğünü söylemiş. Bunun üzerine büyücü kabileyi toplamış ve daha fazla odun depolamalarını buyurmuş. Aradan birkaç hafta geçmiş. Büyücü meteorolojiyi bir kez daha aramış. Meteorolog bu sefer, "Çok soğuk bir kış olacağa benziyor," demiş. Büyücü bunun üzerine kabilesini yine toplamış ve bu sefer ormanda ne kadar yakacak odun, dal, kıymık bulurlarsa toplamalarını söylemiş. Yine birkaç hafta geçince büyücü Meteoroloji İşleri'ni bir kez daha aramış ve durumu sormuş. Meteorolog bu kez çok heyecanlıymış. "Gelmiş geçmiş kışların en soğuğu olacak, öyle görünüyor," demiş. Büyücü, "Ciddi misiniz?" demiş. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" Meteorolog bir an duraklamış ve "Kızılderililer," demiş, "çılgınca odun topluyorlar!"
aylak kitap -döngüsel kanıtlamaKitabı okudu
Bir sanatçı öldü mü, tablolarının fiyatı fırlayıverir hemen,
162 öğeden 136 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.