Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mezhep çekişmelerinin yaşandığı dogmatik dinlerin tersine, mistisizm genellikle Tanrı’ya giden yolun insan sayısı kadar çok olabileceğini savunur.
Sayfa 338
"Sanat gibi din de bedenin miras aldığı acıya karşın, yaşamda değer ve anlam bulma çabasının bir sonucu."
Reklam
... bir xardal toxumu qədər imanınız olarsa, və siz bu dağa "buradan oraya köç" desəniz, o köçər və sizin üçün mümkün olmayan heç bir şey olmaz.
Önsel\metafizik
Tarih boyunca insanlar ruhun bu geçici dünyayı aşan kavramlar düşünebilmesi onun dikkate değer bir özelliğidir.
O
Tanrı erkek bir ilah olarak başladığı için, tek Tanrıcılar genellikle ona erkeği belirten 'o' zamiri ile atıfla bulunurlar. Son yıllarda feministler buna anlaşılır biçimde itiraz etmektedirler. Bense Tanrıya erkeklik atfedenlerin düşünce ve anlayışlarını kaydettiğim için bu zamiri korudum Gene de Tanrıdan söz ederken ortaya çıkan eril tınının özellikle Ingilizcede sorun oluşturduğunu belirtmek gerekir. İbranice, Arapça ve Fransızcada ise, dilbilgisindeki cinsiyet ekleri ilahiyat söylemine bir tür cinsel kontrpuan ve diyalektik kazandırıyor ve İngilizcede bulunmayan bir denge sağlıyor. Örneğin Arapçada Allah dilbilgisi bakımından erildir, fakat Tanrı'nın ulaşılamaz tanrısal özüyle ilgili sözcük ez-zat ise dişildir.
Batılı toplumların din dışı gidişatına karşın, Tanrı düşüncesi milyonlarca insanı etkilemektedir. Son araştırmalar Amerikalıların yüzde doksan dokuzunun Tanrıya inandıklarını söylediklerini ortaya koymaktadır. Sorun, hangi Tanrı'ya inandıklarını düşündüklerindedir.
Reklam
Bu evrensel temaların her ifadesi biraz farklılık gösterir, ancak Tanrıya verdiği anlamı ifade etmek çabasında insan imgeleminin gösterdiği hüner ve yaratıcılığı ortaya koyar.
Tarih boyunca insanlar ruhun bu geçici dünyayı aşan boyutunu hissettiler. Gerçekten de insan zihninin bu biçimde kendisini aşan kavramlar düşünebilmesi onun dikkate değer bir özelliğidir. Nasıl yorumlarsak yorumlayalım, bu aşkınlık deneyimi yaşamın gerçeği olmuştur. Bunu herkes tanrısal görmeyebilir, Budacılar, göreceğimiz gibi, görüm ve anlayışlarının doğaüstü bir kaynaktan geldiğini reddetmişlerdir, hunları insanlık için doğal bulurlar. Öteki bütün büyük dinler ise, bu aşkınlığı olağan kavramların diliyle tanımlamanın olanaksızlığında uyuşurlar. Tektanrıcılar bu aşkınlığa 'Tanrı' demiştir ama bunu önemli kayıtlarla sınırlamışlardır. Yahudiler, örneğin, Tanrının kutsal adın söylemeyi yasaklarlar ve Müslümanlar da tanrısal imgelemi görsel olarak ifade etmemelidir. Bu titizlik, Tanrı' dediğimiz gerçekliğin bütün insani ifadeleri aştığını anımsatmak içindir.
Öteki dünyayla ilişkisine karşın, din fazlasıyla pragmatiktir. Belirli bir Tanrı düşüncesinin mantık veya bilim açısından anlamlı olmasından çok, işlerlik taşımasının daha önemli olduğunu göreceğiz. Etkinliğini yitirir yitirmez değiştirilecektir, bazen çok köktenci biçimde.
Ama üç dinimize bakarsak, bizde nesnel Tanrı' görüşü olmadığını görürüz, her kuşak kendisi için geçerli olan Tanrı imgesini yaratmak zorunda kalmıştır. Ateizm için de aynısı geçerlidir. "Tanrıya inanmıyorum" cümlesi de tarihin her döneminde farklı anlama gelmiştir. Zamanında 'ateist' adı verilen insanlar, tanrısallığın belirli kavramlaştırılmalarını reddedenlerdir. Bugün ateistlerin reddettiği 'Tanrı', patriklerin, peygamberlerin, filozofların, mistiklerin veya on sekizinci yüzyıl teistlerinin Tanrısı mıdır? Bütün bu ilahlar tarihin belirli dönemlerinde Yahudilerce, Hristiyanlarca, Müslümanlarca Kitabı Mukaddesin ve Kuran'ın Tanrı'sı olarak saygı görmüştür. Bunların birbirinden çok farklı olduğunu göreceğiz. Ateizm genellikle geçici bir aşamadır Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar pagan çağdaşlarınca 'ateist' olarak nitelendirilmişlerdir çünkü tanrısallık ve aşkınlığın devrimci bir kavramışını benimsemişlerdir. Modern ateizm de, attık günümüzün sorunlarına karşılık vermekte yetersiz kalan Tanrı'nın benzer biçimde reddedilmesi midir?
Reklam
Tanrı kavramı bu kadar esnek olmasaydı, insanlığın en önemli kavramlarından biri haline gelmezdi. Tanrı kavramlarından biri anlamını veya geçerliliğini yitirdiğinde, sessizce gözardı edilir ve yeni bir teoloji onun yerini alır.
Gerçekten de "Tanrı'ya inanıyorum" cümlesinin nesnel bir anlamı yoktur o da bütün öteki cümleler gibi, söylendiği toplumda, kendi bağlanımda anlam taşır.
Ama dinler tarihi çalışmalarım bana insanların tinsel hayvanlar olduğunu öğretti. Gerçekten de homo sapiens'in homo religiosus olduğunu ileri sürmenin geçerliliği var. İnsanlar insan olarak tanındıkları andan itibaren tanrılara tapmaya başlıyorlar; sanat eseri yarattıkları anda dinler yaratıyorlar. Bu yalnız korkunç güçleri yatıştırmak isteğinden kaynaklanmıyor, bu ilk inançlar güzel ama aynı zamanda da korkutucu bu dünyadaki insan deneyiminin ayrılmaz bileşeni olan merak ve gizemi ifade ediyorlar. Sanat gibi din de, bedenin miras aldığı acıya karşın, yaşamda değer ve anlam bulma çabasının bir sonucu Öteki bütün insan etkinlikleri gibi din de kötüye kullanılabilir ama daima yaptığımız bir iş gibi görünüyor. Din yalnızca yönlendirici kralların ve rahiplerin başlangıçtaki laik yapısıyla dümen tutup gitmiyor, insanlık için doğal bir yapısı da var. Gerçekte şimdi geçerli olan laiklik tamamıyla yeni bir deneyim, insanlık tarihinde öncesi yok. Ama nasıl işlediğini daha da görmemiz gerekiyor. Bizim Batılı liberal hümanizmimizin bize doğal olarak gelen birşey olmadığı da doğru, şiir ve resimden zevk almamız gibi, onun da geliştirilmesi gerekiyor. Hümanizm kendi başına Tanrısız bir din ve elbette bütün dinler teistik değil. Bizim etik laik ülkümüzün kendi zihne ve yüreğe ilişkin disiplinleri var ve insan yaşamına bir zamanlar daha gelenekçi dinlerin sağladığı nihai anlama inanılması için araçlar veriyor.
"Rahibe olarak geçirdiğim yıllara karşın, Tanrı'yla ilgili deneyimlerimin olağandışı olduğunu sanmıyorum. Tanrı hakkında düşüncelerim çocukluğumda oluşmuştu ve öteki disiplinlerde arlan bilgimle eşdeğer biçimde gelişmiyordu. Noel Baba'ya dair çocukluk çağındaki saf görüşleri gözden, geçiriyordum, insanlık hallerinin anaokulunda olanaklı olandan daha karmaşıklarım daha olgun biçimde anlamaya başlamıştım. Ama Tanrı hakkındaki ilk, karışık düşüncelerim ne düzelmişti ne de gelişmiş, Benim özel dinsel geçmişime sahip olmayan insanlar da Tanrı hakkındaki düşüncelerinin çocukluklarında oluştuğunu fark edebilirler. O günden sonra da çocukça işleri bir kenara bırakıyor ve ilk yıllarımızın Tanrı'sını göz ardı ediyoruz."
"Sonunda, hayal kırıklığı içinde din yaşamını terkettim, başarısızlık ve yetersizlik yükünden kurtulunca da Tanrı inancımın sessizce kayıp gittiğini hissettim. Elimden geleni yapmış olmama karşın, Tanrı, yaşamımda hiçbir gerçek iz bırakmamıştı. Artık endişeli değildim, kendimi suçlu da hissetmiyordum. Tanrı, gerçeklik olamayacak kadar benden uzaklaşmıştı. Ama dinle olan ilişkim devam ediyordu ve Hristiyanlık tarihi ile dinsel deneyimin yapısıyla ilgili televizyon programları yaptım. Dinler tarihini daha fazla öğrendikçe, daha önceki korkularım daha çok doğrulandı. Çocukken sormadan kabul ettiğim öğretiler, gerçekten uzun bir zaman içinde ortaya çıkmış insan işiydi. Bilim Yaratıcı Tanrı'yı elden çıkarmış görünüyordu ve Kitabı Mukaddes üstüne çalışanlar İsa'nın hiçbir zaman tanrısallık iddia etmediğini kanıtlamışlardı. Saralı biri olarak, daha çok nevrotik nedenlerle görümler gördüğümü biliyordum azizlerin görüm ve vecdleri de böyle basit zihni tuhaflıklardan mı kaynaklanıyordu? Tanrı, gittikçe daha fazla insan soyunun kendisini kurtardığı sapkınlık olarak görünmeye başlamıştı."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.