İnsan bazen kapkara duvarları olan, ses yalıtımlı ama pencereli bir odaya kapanmak istiyor. Kimse sana karışmasın, sen kimseye karışma. Sadece akıp giden hayatı izle, insanların telaşını, mücadelesini, koşturmacasını, ölüme giderken oyalanışını.
Merhaba!
Bügün burada klasik kitap oku biraz diyen arkadaşları eleştireceğim. :)
Toplumumuzda klasik kitaplar dışında kitap okuyan insanlara "çöp kitap (!) okuyorsun" ya da "biraz faydalı şeyler oku! " gibi sözler söylüyorlar. Herkes hiç kimseye karışmasın ya. Nasıl insanlar eğlenmek için film izliyorsa eğlenmek için kitapta okuyabilir. Bizler illaki her okuduğumuz kitaptan bir şeyler çıkarmak(edebi açıdan) zorunda değiliz ki. Lütfen kimse kimsenin ne okuduğuna karışmasın. Bana göre sayfalarca bir mekanın betimlemesi sıkıcı geliyor. Ancak bir başkasına çok güzel geliyor olabilir. Lütfen yine söylüyorum saygı çok önemli!!.Lütfen kimse kimseye karışmasın
Teşekkürleerr....
.....
Yalnız şimdiden söyleyeyim bu ülke de tek problem fiziki açlık değil beyler
Anne şefkati eksiliyor toplumdan
Sarı köpekler havlamıyor artık korkudan geçen arabalara
Ketçapsız mayonezli bir patates kadar değersizleşti söylenen sözler
Açlık sınırını aşamadık belki ama ahlakta sınırsızlaştık
Neyse durun şimdi kafanız karışmasın
Not...sipariş.. 2 çay 4 zarı Sarı simit..
---Ben---
Huzurevinden aradılar.Rıfat’ın babası ayağına çengelli iğne batırmıştı.Sağ ayağı sargılar içinde yatağında yatıyordu.
Batırmadım !.. diye itiraz etti ihtiyar, “ çengelli iğne taktım ,ben çocukken anacığım çarşafların , yorganların baş kısmıyla ayak kısmı karışmasın, yorgan kaymasın diye çengelli iğne takardı.
Rıfat, “ iyi ama baba, sen yorgan değilsin, çarşaf değilsin!. dedi, babasına baktı. Bakar bakmaz da, başıyla ayağını değil belki ama ,hayatının başıyla sonunu karıştıran bir ihtiyara baktığını anladı.
"Bu konuları bırakıp sadede gelelim." 🥲
Türk Edebiyatı Klasikleri çok iyi ya. Hem hikâyeler aşırı vurucu hem de teknik olarak da her şey tam da olması gerektiği gibi; ne eksik ne fazla. Asıl konuyla alakasız gereksiz detaylara neredeyse hiç girmiyor yazarlar. Hikâyeyi destekleyecek ek bilgi vermesi gerektiğinde de okuyucuyu sıkmadan, abartıya kaçmadan yazmışlar. Hatta arada hikâye kompleks bir hale geldiğinde yazarlar, okuyucunun kafası karışmasın diye yönlendiriyor, ek açıklama yapıyor. Dünya klasiklerinden fazlası var eksiği yok hepsinin, bunu anladım.
Rivayet edilir ki bir zamanlar ülkemizde “din elden gidiyor” diye haykıran insanlar varmış.
Bu insanlar gerçekten var mıymış, var idiyseler böyle haykırmakla neyi murad etmektelermiş, bunlar konumuz değil.
Bizi bugün “irtica elden gidiyor” diye hayıflanan insanlar ilgilendiriyor. Siz hemen bana meseleyi yanlış koyduğumu ve gerçekte ülkemizde
"Kadınların en hayırlı mescitleri evlerinin köşesidir." (Ahmed b. Hanbel, VI, 297)
Dinin emirlerinin yeni tebliğ ediliyor olması sebebiyle Efendimiz (sav) ilk zamanlar kadınların süslenmeksizin ve koku sürmeksizin cemaate gelmesine müsaade etmiştir. / Din bilgileri yayılınca, artık Efendimiz (sav) hanımların cemaate gelmesini