Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin
Efkarlıyım efkarlıyım elini ver nerde elin
Memleket mi yıldızlar mı gençliğin mi daha uzak
Kayınların arasında bir pencere sarı sıcak
Ben burdan geçerken biri amca dese gir içeri
Girip yerden selamlasam hane içindekileri
Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkma nede düşünme ölümü
Karlı kayın ormanında
Yürüyorum geceleyin
Efkarlıyım efkarlıyım
Elini ver nerede elin?
Memleket mi yıldızlar mı
Gençliğin daha uzak?
Kayınların arasından
Bir pencere sarı, sıcak
Ülkemizde gerçek sanatçıların yaşamları dışarıdan göründüğü kadar ışıltılı, renkli olmayabiliyor. Pek çok sorun onları bekliyor. Örneğin Nâzım Hikmet sürgün yaşadığı yıllarda Bulgaristan'dan Moskova'ya taşındığında, oğlu Mehmet'i yanına getirtmeye çalışır, bir türlü başarılı olamaz. Ona oyuncaklar alır, postayla gönderir. 1956 yılının Mart ayında bir gün, evinin yakınlarındaki ormanda yürüyüş yapıp evde dinlenmeye çekilir. Penceresinden ormanı, ağaçları izler. Mehmet'e gönderdiği oyuncaklar, oğluna ulaşmamış, geri dönmüş, koltukta öylece durur. Nâzım’ın yüreği kabarır. Defterine uzanır ve şöyle yazar:
"Geri geldi Memed’ime gönderdiğim oyuncaklar. Kurulmamış zembereği, küskün duruyor kamyonet. Yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet. Karlı kayın ormanında, yürüyorum geceleyin. Efkârlıyım, efkârlıyım, elini ver, nerde elin?"
Sayfa 60 - Tudem Eğitim Hizmetleri, 1. Baskı, Haz. Barış İnce