İncelemeleri okuyordum ve kendi kendime konuşmaya başlamıştım. Ne kadarda benziyordu o deneye. Hani hepimizin de bildiği ve çoğu kez örnek verirken kullandığımız karanlık odadaki fil deneyi . Her okuyucu o karanlık odaya girmiş ve kitabı bir fil gibi incelemeye başlamış. Kimisi için abartılı kimisi için abartıyı hak eden düzeydeydi.Peki Ya ben hangi tarafını görmüştüm, hangi tarafından tutmuştum da aslında fil tam anlamıyla budur diyebilmiştim.
-
Kendimi bulma çabasında okuduğum her kitap gibi kahvemden bir yudum alıp başlamıştım kitaba. Karakterleri okudukça sıradanlıktan uzakta hissettim. Bir ana karakter yoktu, sanki bir ana karakterin yaşayabileceği duyguları yan karakterlere dağıtmış gibiydi. Çaresiz kalmayı bir karaktere, kaybetme duygusunu başka bir karaktere sevme duygusunu ise başka bir karaktere vermişti . Ama aslında hepsi birazcık bendi. Her insanın günlük hayatında yaşayabileceği hislerdi bunlar. Sadece kitapta bu duyguları fark etmemizi sağladı. Karakterlerin cezbedici tarafından ziyade kurgusuda beni içine çekiyordu. Etkilendiğim yazarlardan alıntılar, onların isimlerini görmek beni mutlu ediyordu. Onların aforizmaları üzerine tuğlası kelimelerden oluşan bir ev inşa ediyordu. Bilimsel verilerden bahsetmesi ise bu evin en güzel penceresiydi.
-
Kahvemin son yudumuyla bitirmiştim kitabı. Bir solukta bitirebildim demeyi isterdim ama sindirerek okumak hissetmek daha keyifliydi. Elime aldığım telefon ile serinin ikinci kitabını sipariş etmiştim. Yeni bir kahve demleyerek kargoyu beklemeye başlayabilirim.