Yaptın da zulum mü bitti diyen puşt
Yazdım sildim, yazdım sildim âr oldu
Mısra düzdüğüme bakma, hakkın “hoşt”
Genişliğine biçtiğim dar oldu
Caka satar da bilmiş takılırsın
Yüzünü eteğinle kapatırsın
Aynı gemide “biznıs” takılırsın
Sustun da şimdi kim berhudâr oldu?
Bilmem ki bunların kastı, derdi ne
Azdan çok istemek kimin haddine
Bize aristokrat, demos’a ib*e
Oldun da başın arşa duvar oldu
Devekuşuyum der de ihtâr eder
Madem kuşsun uç desek deveyim der
O vakit yüklen desek inkâr eder
Bizdeki aslanlar pek kibâr oldu
İster oyna, ister gez, ister oynaş
Billahi demem sen de yas tut, ağlaş
Bizi itten say da çalıyı dolaş
Münhasır’ın sabrı tuz gubâr oldu
| Münhasır
"Alıcılar yalan söyler." Bu kasti değil. İnsanlar ne istediklerini bilmezler. "Benim emlakçımın bu kadar başarılı olmasının sebeplerinden biri de müşterilerinin ne istediğini çıkarsamakta çok becerikli olması ve onların tercihlerini genellikle onlardan daha iyi bilmesidir."
"Eşim sakince 'Ben sana bakarım' dedi. Gerçekten hissederek söyledi bunu. Gerçekten hissettiğini hissettim. İntihar edecek olmamın nedeni buydu; babama, ona ya da bir başkasına yük olmayı hiç istememek. Yük olmaktan - nedenlerini, buraya kadar okunanları anladıysanız belki tahmin edersiniz- deli gibi korkan biriyimdir çünkü. Babam da kuruyor benzer cümleleri ancak elinde değil, gerçekleştiremiyor. Ya da babamın kastı daha farklı. Yaşamak değil."
Toplumu izliyorum. Toplum senin özgür kalmanı istemez, kendi başına akmanı istemez, toplum uyum ister ve onların uyumdan kastı senin kendilerine benzemendir.
Fiziksel bir eksiklik, zihinsel bir aşırılık yaratabilirdi. Sanki süreç, tersine de işleyebiliyordu. Zihinsel aşırılık, kendi amaçları doğrultusunda, kasti bir yalnızlığın gönüllü körlük ve sağırlığını, yapay bir zevklerden el çekme iktidarsızlığını doğurabiliyordu.
"ama hata yapma ya da başkalarını mutsuz etme kastı olmadan da hata yapılabilir ve üzüntü verilebilir. Düşüncesizlik, başka insanların duygularına karşı dikkatsizlik, kararsızlık da aynı işi görür."