Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
Oğuz Atay, beyninde oluşan bir tümör yüzünden, 13 Aralık 1977 tarihinde hayatını kaybetti. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında, kendi kendine ve topluma yabancılaşmış olan roman kahramanı Selim, intihar ederek yaşamına son verir. Oğuz Atay'dan izler bulduğum bu roman kahramanı intihar mektubunda şöyle yazar: "Belki ben tanıdığın
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Stefan Zweig kaleminden yine harika bir eser.
Tanınmış bir yazar olan R.’ye gelen hiç tanımadığı, bilinmeyen bir kadından gelen yirmi beş sayfadan oluşan bir mektup daha doğrusu bir aşk itirafı... Öyle bir aşk ki tüm hayatına sığdırmış, içten içe, gizli gizli sevmiş. Ama bir kendi bilmiş içindeki yangını,
Böyle Söyledi Zerdüşt /Herkes için ve hiç kimse için bir kitap!
"Herkes için ve hiç kimse için bir kitap!"
Böyle karşılıyor eser sizi.
Daha o an anlıyorsunuz içine atılacağınız maceranın hiç de kolay bir macera olmadığını...
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Eseri elinize alıp, okuyup bitireyim şeklinde başlamanız oldukça yanlış olacaktır. Bunu akıcı değil anlamında söylemiyorum kesinlikle.
Bazen şunu görüyorum etrafımdaki insanlarda: Kitap okuyorum. Ne okuyorsun? Şiir kitabı ve ya edebiyat. Tepki çoğu zaman bu yönde: Amaaan ne öğreneceksin ondan? Boş işler ve s.
Böyle düşünen insanların bazı şeyleri anlamadığından eminim, ya da hayata benim gözümden bakmıyorlar. O zaman ben de şey diyeyim tarih okuyanlara: niye okuyorsun ki? Zaten