Kendime bir kavram buldum, belki de vardır bilmiyorum. “Düşünce deliği” - aynı kara delik gibi. İçine girdinmi çıkamıyorsun. İçindeki her kişi farklı bir yön veriyor sana. Beynin ise onların dır-dırından bir sonuca varamıyor. İşte en kötü kısım da burda başladı. Sen o deliğin içinde kayboluyorsun, bu sırada yüzünden akan gözyaşlarınla, evin tüm metre karelerini gezerek ölçen ayakların ise o acının tek meyvesi oluyor. Elinden bişey gelmiyor çünkü. Haylaz beynin konuşmadan, seni düşündermeden, farklı yerlere sürüklemeden durmuyor. Durduramıyorsun kendini.
Ya düşünmeyeceksin. Ya da düşünüp, kaybolup gideceksin.
Belki de onun için düşünmeyen insanlar mutludur.