Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Valeria ile yıllar önce Kayıp Çocuk Arşivi adlı kitabı ile tanışıp çok sevmiştim, acayip bir eserdi, ABD'ye göç etmek isteyen Güney Amerikalı çocukların hikayesi ana konularından biriydi. Çocukların öyküleri içimi yakmıştı. Bu eserinde bu çocukların hikâyesi ile kendi hikayesini birleştirmiş aslında.Yalnız tüm yazılanlar gerçekler üzerine örülü, bu akla hayale gelmeyen acı olaylar hakikatler ne yazık ki... Göçmen bir çocuğa mahkemenin sorduğu 40 soruyu çevirirken tüm göçmen çocukların göç yollarında ve öncesinde yaşadığı dramlara da tercüman oluyor, kendi göç hikayesinin eşliğinde... Olaylar çok acı, çeteler, tehditler, tekinsiz yaşamlar, mecburi bir göç, göç yolunda yaşanan ızdıraplar, dertler, bazen tec*vüzler, neler neler ...Heba olanların, koruyamayanların zorlu, hakiki dramları...Bu kitap sevdiğim şeylerden oluşuyor Valeria, #sirenyayınları , Latin Amerika.. Valeria Luiselli 'den ne okuduysam güzeldi, ruhumda iz bıraktı...
Gözlerimin önündekini görüyordum, aynı zamanda kızı da görüyordum. Resmi hep benimleydi, cüzdanımda ve kafamda. Şimdi onun görüntüsü, baktığım her yerde açıkta görünüyordu. Kayıp beyaz yüzü kocaman gözleriyle her yerdeydi, albino solgunluğu uğursuz bulutların altında meşale gibi yanıyor, gözlerimi mıknatıs gibi çekiyordu. Yıkıntılar arasında titrek bir ışıktı o, saçları karanlık günde bir parıltı. Haksızlığa uğramış ve korkutulmuş büyük çocuk gözleri parçalanmış pencerelerin kara deliklerinden suçluyordu beni. Yoldan çıkmış bir çocuk gibi koşup geçiyordu, büyük gözlerle beni kışkırtarak, acısını seyretmenin zevkiyle ayartarak, arzumun en kötü tasavvurlarını özenle işleyerek. Yüzünün hayaletimsi pırıltısı beni gölgelere çekiyordu; saçları bir ışık bulutuydu; ama ona yaklaşınca dönüp kaçıyordu, birden omuzlarına kayan gümüş, ay ışığında birden parlayan bir çağlayan.
Peter Pan, Düşler Ülkesi'nde yaşayan bir çocuk. Ancak onu diğer çocuklardan ayıran çok önemli bir özelliği var. Hayır canım, uçabilmesi değil! Çünkü, tüm çocuklar uçabilir. Tabii yeterli miktarda peri tozumuz varsa. İşte, Peter da bir çocuk ve uçabiliyor. Ancak onu diğer çocuklardan ayıran en önemli özelliği sonsuza kadar uçabilecek olması!