Şunu net olarak söyleyebilirim: Kızıl Kahkaha, savaş temalı kitaplar arasından okuduğum en etkileyici eser. Bu durum üzerine belirleyici olan iki temel etken söz konusu: birincisi, yalın, az ama öz şekilde yer alan benzetmeler ve gerçekçiliğin yüksek olması. Gerçekçiliğin yüksek oluşunu yakinen anlamamı, yakın zamanda okuduğum Nadire Meter'in
Orada, dağın yamacında büyük bir domuz sürüsü yayılıyordu ve cinler domuzların içine girmelerine izin vermesi için ona yalvardılar. O da onlara izin verdi. Adamdan çıkan cinler domuzların içine girdiler ve cinler sürüyü sarp göl kıyısına sürüp götürdü, göle atlayan sürü burada boğuldu. Bütün bunları gören çobanlar, gördüklerini köyde, kentte
İnsan isim verir, tanımlar eşyayı. Ayırt edici bir sıfat yükler ona. Kendini bu tanıma göre konumlandırır. Daha sonra yetinmez, fazlasını ister. Karıştırır, harmanlar. Yeni bir arayış içine girer. Klasik olanın dışına çıkan bir arayıştır bu. Bilinenin güvenli bölgesinden uzaklaşır insan. Bauman'ın müphemlik olarak adlandırdığı bu durum hem
~~~Yaşamımızı 1yığın rastlantı belirliyor.~~~
"Ay Sarayı", Auster, Amerika'nın efsanevi rüya manzarasına karşı, sevgiyi, babasını ve kökeni ile kaderinin bilmecesinin anahtarını arayan 1yetim olan Marco Stanley Fogg'un tuhaf durumlarını zekice aktarır. Baba, yaşam, aşk ve kardecilik üzerine 1roman olup, gerçek ya da veya fiili
Albert Caraco uzun zamandır dikkatimi çeken bir yazardı. Basılı okuduklarımla birlikte telefondan da okuduğum bazı kitaplar var. Sayfa sayısı 32 olunca, hemen e-kitap olarak başladım. İyi ki de okumuşum.
Yazarda hissettiğim en kuvvetli duygu yabancılaşmaydı. Hüznünde dahi, sanki bir başkasından bahseder bir sakinlik ve kayıtsızlık vardı. Misal,