OSMAN BATUR
Asıl ismi Osman İslamoğlu olan bu Kazak mücahide "Batur" lakabı sahip olduğu cesur mizacı nedeniyle Doğu Türkistanlılar tarafından verilmiştir. Osman Batur, büyük Türkistan coğrafyasında yetişen en büyük asker dahîlerden biridir.
Ailede bağlılık mefhumunu ortadan kaldırmak istediler. Erkek hanımına saygılıysa, yani dert ortağı ise, evde hanımına yardımcı oluyorsa ona da ‘’ kılıbık erkek’’ meyhanede içip, kumarda kaybedip hırsını eşinden alıyorsa, yani hanımına dayak atıyorsa ona da ‘’ kazak erkek’’ dediler. Böylece bu saygısızlık zehirleriyle aileyi kendi içinde çökertmeye çalıştılar.
Reklam
Fakir olduğumuz için hiçbir zaman kazak giyme lüksüne sahip olamadık...
Sayfa 165Kitabı okudu
"Bir gün gelir ve yüreğimizi bir şey ele geçirir. Bunu yapan herhangi bir şey olabilir; hatta küçük bir şey de olabilir. Bir gülün tomurcuğu, kaybettiğimiz şapka, çocukken sevdiğimiz bir kazak, eski bir Gene Pitney plağı... Artık gidecek bir yeri kalmamış mütevazı şeylerin listesi. O şeyi iki üç gün yüreğimizde hissederiz, sonra eski yerine döner... Karanlığa. Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar."
' Çevresinde öyle bir hava vardı ki Bruno, onu görünce buz gibi bir soğukluk hissediyor ve kazak giyme ihtiyacı duyuyordu. '
Tudem Yayınları pdfKitabı okuyor
Sorun kızda değil, erkeklerde. Seksi, güçlü bir hip hop dansçısı istediğinizi iddia etseniz de o kişi karşınızda ete kemiğe büründüğünde size fazla geliyor ve boğazlı kazak giymiş anaokulu öğretmenine koşuyorsunuz.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
En yakınını kaybeden insanlar o kişiye ait bir parçayı saklayarak ve kalplerinde, taşımakta zorlandıkları bir özlem hissettikleri zaman o parçaya sığınarak teselli bulurlar. Kimi bir kol saati saklar, günler, geceler boyunca hasreti kovalar sayılar. Kimi bir kazak saklar mesela, üzerinden seneler de geçse o kazak hâlâ annesi gibi kokar. Kimi bir kalem saklar, bir kez olsun kullanmaya kıyamadığı o kalemin mürekkebi zamanla kuruyup donar. Kimi bir fincan saklar; ıhlamur, kahve ya da rezene... Fincanı hangisiyle doldurduğu fark etmez. Her seferinde eski zamanların lezzetini arar. Kaybedilen kişi geri gelir mi? Gelmez. Bu zamana kadar hiç gelmedi. Fakat o kıymetli parça, yalnızlığın can acıtan yanlarını biraz olsun yontar.
Tek bir ipliğin sökülmesiyle nasıl sökülürse bir kazak, öyle sökülür hayatın.
Sanki bugünkü Refah için yazılmış...
Unuttunuz değil mi? Unutturuldular. Oysa ilk haberdiler tüm dünya radyo ve televizyonlarında. Siz... siz... sen... Adım gibi biliyorum, ağlamıştınız televizyonlarınızın başında, müthiş bir insanlık dramı öyle ya... Kazak battaniye filan topladınız hatta, ilaç. Kazak battaniye yetmedi, imza topladınız, isim isim kınadınız. Sonra... Sonra unuttunuz...
Sayfa 16 - Gerçek Sanat Yayınları, 1. Basım, Nisan 1994Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.