“Mahzun gönül! Sükut et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envar eder. Senin bahtın da herkesin bahtı gibidir: Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!”
Seyrelme Telaşı
Şehrin tozunun güneşe ait zannedildiği saatler. İnsanlar, binalar, araba, otobüs, seyyar tabla, silme vasıta, köprü, viyadük, sokak hayvanları, hepsi siluetlerinden ibaret. Tam bu saatlerde ezkaza başını işinden gücünden kaldırıp az öteye bakanlar aynı anda hem bir boyutun eksildiğini fark ediyor hem de gözlerini alan ışık
"Bizim varlığımızı hiç kimse bilmemeli... Ve ne yaptığımızı... Kimsenin bizi hatırlamamasına çalışıyoruz... Bizi kimse bilmedikçe işimizi yürütebiliriz... Çok güç bir iş, insanların yaşamlarından saatler, dakikalar, saniyeler aşırmak... Çünkü onların tasarruf ettikleri her an, onlar için bir kayıp... Bizim içinse kazanç... (...) Ah, zamanınızın ne değerli olduğunu sizler bilmezsiniz... Ama biz... Biz iyi biliriz... Sizleri kemiklerinize kadar sömürürüz... Hep daha fazlasını... Daha, daha fazlasını... Çünkü biz de çoğalıyoruz... Daha çok... Gittikçe daha çok..."
Upuzun bir koridor, nice çilelere şahit olmuş ,üzerine nice acılar sinmiş duvarlar ,nice hastanın karanlık dünyasını aydınlatan o ışıklar ve her sabah bugün de yaşıyorum diye uyanıldığında görülen hemşireler ,keder akan damarların bulunamadığı saatler ,acısı kemiklere kadar hissedilen defalarca değiştirilen iğneler, acaba bugün ne olucak diye