Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilera

"Bir öyle şaşılası dünya ki burası, bollukla ölüyor, kıtlıkla yaşıyor. varoşlarda hasta, aç kurtlar gibi insanlar dolaşıyor. Ambarlar kilitli ambarlar buğdayla dolu... balıklar kahve içerken çocuklar süt bulamıyor. insanları sözle besliyorlar, domuzları patatesle..."
Reklam
Sandım ki göğsüm yerinden çıkacak bu dünya hengamesinde. Ben İbrahim değilim, bu ateş beni yakar. Ben Nuh değilim, bu tufan beni yutar. Ben Yunus değilim, bu deniz beni boğar.
Emeğinizin sömürülüp size zerre zerre geri verilmesine ve size köpek gibi davranılmasına o kadar alışıksınız ki biri gelip de size iyi davranacak diye ödünüz kopuyo. Biri bıçağı size 20cm saplamış zaten öleceksiniz kan kaybından ama bıçağı başkasının çekmesinden korkuyorsunuz. Siz hastalıklı ve mutsuzluk yayan bir toplumsunuz ve en kötüsü de siz bu hastalığa alışıksınız. İyileşmek istemiyorsunuz, cesaretiniz yok. Birilerinin sizin yerinize karar almasına o kadar alışıksınız ki fikriniz sorulunca afallıyorsunuz. Korkunçsunuz, sizden utanıyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatın anlamsız olduğunu anlayacak kadar akıllı bir tek ben ile Schopenhauer mi var?” demiş Tolstoy. Ben de varım Tolstoy ama bununla yalnızca ve yalnız başıma balkonda rüzgarı hissederek baş edebiliyorum. Çünkü ne senin pratik etiğin ne de Schopenhauer’in kuramı var.
"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz siz gidin artık düşman dağıldı dedikleri anda anlaşılıyor baştan beri bütün yenik düşenlerle aynı kışlaktaymışız."
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
"Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut. Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. Yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. Gözlerime bak gözlerimin içine bak gözlerim biraz karanlık. İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var. Gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler,bekleyişler... bekleyişler anna."
“Neden öldüğümü anlamayacaklar, doğururken de bilmediler bunu, minareler gösterdiler yalnız, hep elimden tuttular. üstelik üzüldüler benimle, oldukça ağladılar, kim bilir nerelerden düştüm, nerelerim kanadı, hiç anlamadılar”
"Bir yere yaklaşıyoruz seninle Belki bilinmeyen bir azak şehir Belki o, en sakin deniz kıyısı Belki de bir dağ yamacı kim bilir O yerde her şey değişecek ansızın Hiç ayrılmayacak ellerimiz Kuşlar en yakın dostlarımız olacak Terkedilmiş bir kulübe evimiz Gün doğmadan uyanacağız seninle Tenimizde kırağların serinliği Kulaklarımızda en güzel şarkılar Çiçeklerin, ağaçların söylediği. Seninle mevsimler orada bambaşka Zaman bir suyun akışı, o yerde Hüzün artık unuttuğumuz bir şey Yalnızlıksa bizden çok ötelerde O yerde bütün güzellikler hayran sana İçi gülsün diye gözbebeklerinin Ve döndüren başını içki değil artık O baygın kokusu kır çiçeklerinin."
'Mi go gulfiroş! Bihar e, min got li ber çavên min diyar nebe Him şev u him roj! Ji te memnûn lm Li derdora konê min negere u gaziya neke u Gulan nefiroş!'
Eksiklik duygusunun temelinde kıyaslama vardır. İsanlar kendilerini doğaya karşı eksik hissetmeselerdi bugünkü medeniyetler kurulmazdı. Kendimizi ölümle kıyaslayınca eksik, güçsüz hissetmeseydik ölüme teslim olurduk. Tıp ilerlemez, ilaçlar üretilmez, ömür uzatılmaya çalışılmazdı.Komşunun çocuğuna karşı kıyaslamaya maruz kalıp eksik hissetmeseydik o geometri testleri asla çözülmezdi. Kıyas sonucu eksik hissetme bizi eyleme götürüyor. Buraya kadar her şey tamam.Aylardır boğuştuğum senin ölümünle beraber eksik hissedişime nasıl bir çözüm bulacağım bilmiyorum. Seninle birlikte olduğumuz günlerle bugünleri kıyaslıyorum. Eski günleri, sürekli oyun oynadığımız, birlikte güldüğümüz, eğlendiğimiz yılları yana yakıla arıyorum.Geçmişi geri getiremem, bugünü de seni çiğneyip inşa edemem. Elim kolum bağlı, sadece bu duyguyla çırpınıp kalıyorum. Kıyas yapabilmek için düşünmek ve fark etmek gerekiyor.Farkında olmazsam kıyas yapamam, kıyas yapamazsam da eksik hissedemem...
Reklam
Katiline çiçek doğrultmuş kadınların çürüyen cesetlerinin parçalanmasından filizlenmemiş kuru toprağın iklimi bu coğrafya sana nasıl anlatayım
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.