tam seksen dört gündür tek bir balık bile tutamayan ihtiyar bir balıkçının varlığından haberdar ederek başlıyor kitap. sonra ihtiyar balıkçı yanına okuru da alıp seksen beşinci günde şansını tekrar denemek için açılıyor denize. o küçük sandalda ihtiyarın yanında ben de varım aslında ve denizin sesini işitip, tuzunun keskin kokusunu duyuyorum. dalgaların sandala vurup köpüklenmesini görüyor, rüzgarda yüzümde serinlik de hissediyorum. sonra ihtiyarın bir balık bulup onun için savaşmasına şahit oluyorum. o bir gün içinde belki sonsuzu yaşıyoruz birlikte. kuşlarla bile konuşuyoruz.
sanki okumadım da o sandalda denizin akıntısında ben kürek çektim. işte öyle bir kitap yaşlı adam ve deniz. okumaktan çok yaşamayı deneyimletiyor aslında. dinlemeyi bilirse deniz bile konuşurmuş insanla.