Karabasan gibi bir gelecek atmosferi...Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler...Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir.Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess antikahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu “nadsat”ı.
...ve Stanley Kubrick’in muhteşem film uyarlaması,yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir...
Kitabın yorumuna geçmeden önce yazarın ilginç hikayesine değinmek istiyorum.Anthony Burgess’e beyin tümörü tanısı konur.Bir yıldan az ömrü kaldığı söylenir.Ölme durumunda eşinin geçimini sağlayabilmek için kitaplar yazmaya başlar.Daha sonra yanlış tanı konulduğu anlaşılır fakat Anthony Burgess artık ünlü ve kitapları çok satan bir yazardır.
Kitapta diyaloglar çok baskın.Yaratılan kaos ortamı,işkencelerin anlatıldığı sahneler bende bir hayli huzursuzluk yarattı.Yazarın o kadar gerçekçi anlatımı var ki sanki bunları yaşayan benmişim gibi hissettiriyor.Romanda çok fazla argo var.Bir yerden sonra bu kelimeleri duymaya alışıyorsunuz.Ben izlememiş olsam da bu kitabın bir filmi de mevcut.
Okuyucuya verilen bir sürü mesaj var.Bir çok kuruma gönderme,düzensizliğe başkaldırı var.18 yaşından küçüklerin pek okumasını tavsiye etmediğim bir kitap.