"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Hep mi geçmişle gelecek arasında sıkışır insan.
Kulakları sağır eden sorular,
Görmekten korktugumuz gerçek,
Suya akseden silüet,
Aldanmak şifa niyetine.
Ne zaman huzura erecek yüreğim?
Mutmain olmak bu kadar mı zor?
Kuş misali diyardan diyara göçmek istiyor ruhum.
Bazen bir kelebek gibi ölümü bekleyen,
Bazense bir huma kuşu gibi huzuru resmeden .
Ah bu onulmaz sevdam .
03.05.2022 S.AŞCIOĞLU /Samsun
Sabahları benim kadar seven şair Şükrü Erbaş'ın, kapağı mint yeşili, içi derya deniz, kıymetli 4 kitabının derlendiği Bütün Şiirler-1 ile günlerimi insanlıkla doldurdum da geldim. İnsan olmayı hissettiren ve hissedenler var olsun.
Kitabın ilk sayfasına kime ait olduğunu bilmediğim bir sözü not düştüm: ''Merhamet acımak değil, acıtmamaktır.''
Pervane (Bir unutma masalıymış dünya denilen avaz!)
Pervane...
Ne hoş bir sözcük anlamı var değil mi?
"Geceleri ışığa koşan ve ışık çevresinde dönüp duran küçük bir kelebek."
Ve ne kadar hüzünlü geçiyor Behçet Necatigil'in şiirinde:
"Ötede mum yanıyor bir şeyler dönüyor.
Pervaneler art arda ne çabuk ölüyor."
Her zaman kapağından başlamışımdır bir kitabı okumaya.
Romanı anlatmaya nerden başlasam bilmiyorum.
Neredeyse ilk 200 sayfası romanın baş karakteri olan halası ve tekerlekli sandalyeye mahkum kız kuzeni ile yaşayan silik kişiliğe sahip kelebek koleksiyoncusu Frederick Clegg adında bir memurun gözünden okuyoruz.
Clegg , resim öğrencisi olan hayat dolu Mirandaya uzaktan uzağa tutkundur, ancak ona
Kitaplar dünyayı değiştirebilir mi? Ya da Kitaplar dünyayı nasıl değiştirebilir?
Hep sorulan bir sorudur bu. Ben de kendime birkaç defa sordum ve yanıt aradım. Kendime ait, çok da kelimelere dökemediğim bazı cevaplar da buldum bulmasına... Ancak Malcolm X'in kısa ama dünyayı değiştiren, hadi değiştiren demeyelim de o kelebek etkisi dediğimiz
Fyodor Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” başta olmak üzere “Beyaz Geceler”, “Kumarbaz”, “Ecinniler” ve “Karamazov Kardeşler” gibi dünya edebiyatında en çok tanınan başyapıtlarını okudum. Okurken her birinden ayrı bir tat ve haz aldım. Okuduğum her kitabı bitirdiğimde Dostoyevski’yi tanıma ve anlamaya yönelik merakım sürekli arttı. O nedenle bir
"Dört kelebek bir gün bir ateşle karşılaşmışlar"..."Ateşin ne olduğunu öğrenmek istemişler tabii.ilk kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve aydınlık verdiğini fark etmiş.Arkadaşlarının yanına gidip 'Ateş aydınlatıcı bir şey 'demiş...
İkinci kelebek bu bilgiyle yetinmeyerek daha fazlasını öğrenmek istemiş ve biraz daha yaklaşmış ateşe, böylece ısındığını hissetmiş.Sonra dönüp 'Ateş aynı zamanda ısıtıcı da bir şey 'demiş arkadaşlarına. Üçüncü kelebek de fazlasını öğrenmek isteyip biraz daha yaklaşmış ateşe ve kanatlarının yandığını hissetmiş. Dönüp 'Ateş aynı zamanda yakıcı da bir şey 'demiş. Sonuncu kelebek de daha fazlasını öğrenmek istemiş ve biraz daha yaklaşmış ateşe. Önce aydınlığı görmüş,sonra ısındığını hissetmiş,sonra yanmaya başlamış ve biraz daha yaklaşınca yok oluvermiş.
Ateşin aslında ne olduğunu sadece o kelebek öğrenmiş ama dönüp anlatamamış. Ateşi ancak içinde kaybolan bilir.Tıpkı aşk gibi...O yüzden gerçek aşkı tadanlar anlatamamışlar."