Ey bizim Allâhımız! Sen Kur'ân-ı Kerîm'de, peygamberlerin sonu, Hazret-i Muhammed aleyhisselâma: قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَ "(Habîbim) Kâfir olanlara söyle, eğer (küfürlerinden) vazgeçer (îmân eder) lerse, geçmiş günahları mağfiret olunur." (Enfâl sûresi, 8/38 ) buyurdun. Onların inkârlarından sonra getirdikleri bir kelime-i tevhîd, seni râzı etti. Halbûki biz huşû ile seni tevhîd eder ve ihlâs ile Habîbin Muhammed aleyhisselâmın risâletine şehadet ederiz. Bu şehadet hürmetine, bizim de geçmiş günahlarımızı mağfiret eyle, bu husûsta bizim hissemizi, yeni İslâm'a girenlerin nasibinden eksik bırakma.
Şu an la' kısmına bastırarak ve kelime-i tevhid ile kelime-i şehadet arasında koşturarak bağıra bağıra can vermek isterdim. Allah'im elli yaşıma kadar disiplinli ve düzgün bir Müslüman olarak yaşayamadm. Haklısın. Her zamanki gibi. Sinemin özünü bilirsin. Ama son bir yildır Resulullah efendimizin gönül iklimine yaslanıyor ve seherlerde sana yaklaşabilmek adına uyumuyorum. Bu son bir yılımı tüm ömrüme yayarsan ve ihlâsla yapmış olduğum tövbeleri kabul edersen ben de belki son nefesimi "ey iman edenler, Allah'a karsı, O'nun azamet-i ilahiyesine göre takva üzere olun ve ancak Müslümanlar olarak can verin," emrini yerine getirmiş bir kul olarak verebilirim. Bir ömür bu son nefes için hazırlanan insanlar var. Omür boyunca "son nefes" tandanslı yaşayan insanlar arasına beni de kabul et. Elli yılımı siviler. Son bir yılımı elli yılıma örtüver. Beni affet. Ben ölüyorum. Öldüğüme inanamayarak ölüyorum. Inanmayarak ölmüyorum ama.
Reklam
Var mı bunu lügata bakmadan okuyacak bir babayiğit ?
Hicret-i Seniyyeleri'nin 11. yılı Reblülevvelinin 12. Pazartesi günü Resûl-i Ekrem efendimiz irtihal ederek Hazret-i Ebû Bekir es-Siddik makamı hilâfete geçmişti. Bu tarihi takip eden günlerde İslâm dininin o güne kadar görüp geçirdiği hayâti devirlerin en çetin bir safhası kaydedilmiştir. Resûl-i Ekrem'in yirmi üç sene devam eden
Sayfa 299Kitabı okudu
Beşeri sistemlere verilen vekâlet şirktir.
Ayrıca şehid kardeşim (Seyyid Kutub); Allah Teâlâ'nın, insanları ahirette cennetine koymaya, cahiliye'yi yeryüzünden kaldırıp onun yerine Allah'ın hakimiyetini geçirmeye vesile kıldığı lâ ilahe illallah kelime-i tevhidinin, yalnızca dilde kalıp kalpte bir ağırlığı olmayan, pratik hayata yansımayan bir kelime olmadığını/olamayacağını da insanlara açıklamak istemişti. Bütün bunları yapabilecek olan lâ ilahe illallah kelime-i tevhid'i, dil ile ikrar ve kalp ile tasdik edilen Allah'ın nizamını ve şeriatını pratik hayatta uygulamak için gayret edilen bir kelimedir. Lâ ilahe illallah kelime-i tevhid'ini bu manasıyla kabul ederek söyleyen bir kişi, cahili düzenlere karşı çıkar, onlardan hiçbir zaman hoşnut olmaz. Aksi takdirde la ilahe illallah şehadet cümlesinin herhangi bir tesiri sözkonusu olmaz, bu şekilde söylenen bir la ilahe illallah şehadet cümlesi ahirette Allah tarafından kabul edilmez ve yeryüzünde hüküm süren mevcut pratiğin hiçbir tarafını değiştiremez. Zira lâ ilahe illallah cümlesi, -sadece dil ile ikrar edilip pratiğe yansımaması halinde- Allah'ın hakimiyeti yerine beşerin hakimiyetinin müşahhas göstergesi olan şirk'ten gereği gibi arındırılmış olamaz. La ilahe illallah kelime-i şehadetinin Allah indinde kabul edilmesi için ilk şart, şirkten gereği gibi arınmak ve uzaklaşmaktır. İşte Hz. Peygamber "Allah'a şirk koşmaksızın ölen kimse cennete girer"* buyururken, böyle bir arınma ve uzaklaşmayı kasdetmektedir.
Sayfa 7 - BekaKitabı okudu
Vahhabîlerin tekfir hareketleri: Halbuki Şefaat haktır, âyetle sâbittir.
"Amel, imanda dâhildir. Tevhid'den maksad, tevhîd-i amelidir (amelde birliktir). Tevhid'de Kelime-i Şehâdet yeterli değildir. Herhangi bir şeyi veli, vesile ve mürşid edinmek küfürdür. Allâh'ın sıfatları, hakikî sıfatlardır: Tevessül, küfür ve şirktir. Meleklerden, peygamberlerden ve ruhlardan meded ummak küfürdür. Peygamberden şefaat umulamaz. Peygamber'in ve Kur'ân'ın tebliğinden ayrı olarak, dine giren şeyler bid'attır: Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak küfürdür; ziyaret sapıklıktır. Amel'deki dört mezhebe cevaz vardır: lâkin itikaddaki mezhepler yasaklanmıştır. Tarikatlara girmek ise, küfürdür. Esaslardaki bu ayrılıklardan başka, fürûatta da bazı ayrılıklar ve farklılıklar vardır. Bunları da şöyle özetlemek mümkündür: Vakıf müessesesi bâtıldır: Bu anlayışa göre Vehhâbiler, girdikleri İslâm beldelerindeki bilhassa Mekke ve Medine'deki, muazzam Osmanlı vakıflarını dağıtmışlar ve yağmalamışlardır. ... Görülüyor ki ortada şirk sayılmayan tenkîd edilmeyen bir dînî hareket kalmamaktadır."
Filibeli Ahmed Hilmi a.g.e. .. sh:275
"Güzel kelime şehadet kelimesidir. Bütün sâlih ameller bu kelimenin meyvesidir." (İbrahim 14/24) İbn Abbas bu âyeti şöyle tefsir etmiştir: "Güzel kelime ki şehadet kelimesidir,güzel ağaç gibidir.Bu da müminin ta kendisidir.O ağacın kökü müminin kalbinde bulunan tevhid kelimesidir.Dalları da göktedir.Müminin ameli o sayede göklere yükselir." (bk. Hasan Basri Çantay, Kur'ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerîm, 1/380).
Reklam
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.