Kelimelerle açıklanamayacak şeyler vardır. Onları kelimeler olmadan deneyimlemek gerekir. Ama sen böyle bir maceraya hazır değilsin, tıpkı bana baktığında beni görmediğin gibi.
Çok hızlı gitmeye çalışmayın lütfen, gidemezsiniz
Sonsuz hızda giderseniz hiç gitmemiş olursunuz, limitin kanunu bu
Anlayacağınız insan ölmez, dönüşür
Formül de şu: Bilginin tanım kümesi inançtır + Bilen susar.
Bana ne bunlardan diyebilirsiniz
Hatta küfür öğretmişse toplumunuz, küfür de edebilirsiniz
Hakkınızdır tavrınız
Hoş görün lütfen, sanki aklım başımda mı?
Bunu ispatlayabilirim:
İşte size bazı kelimeler sunuyorum
Evrendeki iki ana damarın uysalına ait
Yakinen bildiğiniz
Enerji rengi aynı olan kelimeler
Ev, ova, şehir, göz, gönül, barış, cennet!
"Her türlü teselli sözü bir ihanet gibi geliyor kulağıma. Parmaklarım alev alev yanıyor. Kâğıt tutuşacak, mektup yanacak diye çekiniyorum. Cehennemden betermiş, seni kazanmak için senden uzaklaşmak. Kırk senedir beklediğimdin, geç bulduğumdun, şimdi yoksun. Daha kaç sene bekleyeceğim Çöldeki kumlar kadar susuzum, gelişin nisan yağmuru olsun. Sözlerin kulaklarımda bala taze, kelimeler yıldız yıldız, cümlelerin mehtapların en şahanesi. Tebessümün geliyor gözümün önüne, vuslat gibi güzel bir sabah güneşi gülüşlerin. Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz. Nasıl bir pınarsın sen Şems? İçtikçe susadığım. Nasıl bir ateşsin sen ey Şems? Yandıkça serinlediğim. Sen görünüşte etten kemikten ibaret bir insan; ama bütün insanlığı kalbinde taşıyan. Senin yüzünü görmedikten sonra, varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar?"
"İrade veya tutku gibi kelimelerin ne anlama geldiğini irdelememeye karar vermişti çünkü güvenmesi gerekenin, benliğini yönlendirmek adına sürekli tekrar ettiği bu kelimeler değil, kendi sağduyusu olduğunu anlamıştı."
adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman anla ki,
senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
Yalnız iyi sözler yakışır sana
Kötü kelimeler bile
Işığından geçerken senin
İyi sözlere dönüşür
Hüzün sevince
Savaş barışa
Zulüm şefkate dönüşür
Senin kimyanda kömür elmasa
Yokluk varlığa dönüşür
Bir su, bir dere usul, ince
Renklenir, coşar
Sular altında bırakır kendini
Irmağa dönüşür
Bir kimsesiz dirim kazanır bundan
Direnç kazanır
Bir zalim korku kazanır
Bir devrimciyse elbet umut kazanır
Çünkü umut her şeye dönüşür.
Adını söylemek istemiyorum
Her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
Her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
Zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
Adını söylemek istemiyorum
Rüveyda dediğim zaman
Anla ki, senin için yürüyor kelimeler
Çığlığımın atardamarlarından
Ah, o özel anları öldüren kelimeler
Atabilseydim sizi lügatimden, atardım
Köleyi sultan kılıp evrenin son tahtına
Kendimi köle gibi kervanlara satardım
"Kötü niyet ya da cehalet yüzünden bir çocuğun kalbini zehirleyen kelimeler anılarda kist haline gelir ve er ya da geç insanın ruhunu yakar."
Sayfa 201 - Kırmızı Kedi Yayınevi / Dördüncü Basım: Haziran 2022 / Özgün Adı: La sombra del viento / İspanyolca Aslından Çeviren: İdil DündarKitabı okuyor
İnsan kendine yeni bir gerçeklik yanılsaması yaratmalı ve bu amaçla başka kelimeler icat etmeliydi; çünkü elindekiler kansızlaşmıştır ve cançekişme safhalarında artık aktarım mümkün değildir.