Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsan kanatlanıp meleklerle de yarışabiliyor, birden düşebiliyor da"
"Yavaşlayın! Bu hayattan sadece bir defa geçeceksiniz."
Reklam
İnsana değer vermeyi bilirsek, mutluluk kelebeği sessizce omuzlarımıza konuverecek.
İnsan, eğer hayatından bir ışık yayılıyorsa, başarmıştır!
Reklam
"İnsanlar hayatlarını iş, ev (televizyon) ve alışveriş üçgeninde geçirirken; durup düşünmeyi, kendi içine bakabilmeyi, sevdiği bir insanın yüzünü seyretmeyi unutuyor."
Hayat, uzun bir şimdidir. Kemal Sayar 🖤
Cehenneme dikkat edin! Cehenneme çevirdiğiniz dünyaya dikkat edin!
Sayfa 32 - Kapı Yayınları
Koca evrende on binlerce kişilik bir grubun içinde dahi olsak, kemiyetimiz, yuvarlama işlemleri yapıldığında sıfıra denk düşerdi.
Sayfa 31 - Kapı Yayınları
Reklam
Yerüstü kirleniyor, biliyor musun tavanlardan pislik sızmaya başladı. Kalleşlik yeraltını da tutarsa nereye gideriz bilmiyorum!
Sayfa 29 - Kapı Yayınları
Biz başkalarının bize verdiği değerden ibaret değiliz. Önce kendi kendimize değer verip güvenmeliyiz ki hayat sahnesinde rol alabilelim.
Özgürlük ve onaylanma tahterevallisinde bir denge ve kıvam tutturabildiğimiz kadar mutlu ve huzurlu olacağız. Yani “Ne istiyorum?”a verdiğimiz cevabı “Ne şekilde yaşamam gerekir?”e verdiğimiz cevapla birleştirebildiğimiz kadar.
Sayfa 103
Ziyad Marar şöyle yazar: “Onaylanma peşinde fazla hevesle koşanlar, korkan veya başkalarına muhtaç görünürler. Acı gerçek şudur ki özgürlük arzusu ve onaylanmak arzusu birbiriyle doğrudan çelişir. Mutluluk arayışı özgürlük ve onaylanma arasındaki bu ikilemi çözme arzusunun bir ifadesidir.”
Sayfa 103
Saatlerini doğanın ve iç dünyalarının çevrimine ayarlayanlar kazanacak.
* * * Modern dünya bizden hızlı davranmamızı istiyor. Zihinsel zaman hızlanırken duyguların zamanı kendi yavaş ritmiyle ilerliyor. Zihnin zamanı ile duyguların zamanı arasındaki yarık büyüyor. Görmezden gelinmiş, ihmal edilmiş, işlenmemiş duygular ise bir endişe nöbeti veya iç huzursuzluğu şeklinde bizi yokluyor. Bu endişeden kaçmak için daha çok hızlanıyor, hızlandıkça insanlığımızın dokusunu oluşturan duygularımızdan daha da uzağa düşüyoruz. Ve sonra, ileri yaşlardan geçmişimize baktığımızda kocaman bir boşluk görüyoruz, yapmak uğruna olmayı feda ettiğimiz, sevdiklerimizi yeterince sevmediğimiz, içimizde ifade edilmeyi bekleyen sözcükleri dillendiremediğimiz, sadece bize ait olan bir hikâyeyi söze dökemediğimiz için, varoluşsal bir suçluluk hissine mağlup oluyoruz. * * *
Sayfa 40 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.