Türkiye'ye dönmesiyle, Refik Halid'in dönüşümündeki ikinci aşama başladı. 1934 Soyadı Kanunu gereğince soyadıyla Refik Halid Karay kendisini artık bir Kemalist olarak Türkiye kamuoyuna yeniden tanıtmak zorunaydı. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni siyasi, edebî ve kültürel ortamında yeniden yer bulmak için bir soyadı almanın ötesine
Sayfa 263Kitabı okudu
Cumhuriyetin ilanından sonra Hilafetin 1924'te kaldırılmasının ve 1925'te yürütülen İstiklal Mahkemeleri bu anlamda, tehdit olarak görülen ITC unsurları da dâhil olmak üzere Cumhuriyeti geçmişin kalıntılardan temizleme çabası olarak da görülebilir. ... Türkiye'de “devletin” Kemalist reformları üretme ve uygulama kapasitesine sahip koordineli bir varlık hâline gelebilmesi, Mustafa Kemal iktidarının müesses nizam içinde pekiştirilmesinden ve bu müesses nizamın ana hatlarının netleştirilmesinden sonra mümkün oldu ve böylece 1927 ile Mustafa Kemal'in hayatını kaybettiği 1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in vizyonu kurumsal bir hâle geldi.
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı Saltanatı 1922'nin sonları itibarıyla artık sönmüş bir fenerdi ve Lozan Antlaşması'nın resmen yürürlüğe girip uluslararası arenada tanınmasıyla birlikte ertesi yılın Ekim ayında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ilan edildi. Mustafa Kemal, 1927'den itibaren makabline şamil biçimde oluşturduğu resmî tarihte, Osmanlı geçmişinden tamamen kopulduğunu ve kendi liderliği altında Türk milletinin tam bir birlik içinde olduğunu öne sürdü. Bu iddia, Kemalist Cumhuriyetin meşruiyetinin temelini oluşturmaktaydı. Kitabın bu bölümünde, Cumhuriyetin kuruluş süreciyle Mustafa Kemal'in önderliğindeki siyasi otoritenin pekiştirilmesi arasındaki, Mustafa Kemal'in (Kurtuluş Savaşı'nı ve cumhuriyetin kuruluşunu anlattığı) Nutuk konuşmasıyla üzerine resmî tarihin örtüsü serilen kayıp beş yıl ele alınacaktır.
Sayfa 212Kitabı okudu
Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin "Kemalist" karakterlerini yitirdikleri son yarım yüzyılda, devletin "kadın" diye bir kaygısı olmadı. Kadın sorunlarının sahibi sosyalist muhalefetti. 1980 Darbesi'nin tüm solu sustur­masının ardından yeni bir muhalefet dalgası yükseldi: Feminizmdi bu. Yandaşlarının çoğu "sol" kökenli kadın­ lardı. l 970'lerde dünyada yeniden yükselmiş feminizm nihayet ülkemizin "erkekçi" yapısından yol bulup bize ulaşmıştı. Taze bir soluktu bizim için. Kadın sorunsalına geri kalmışlığın uzantısı ya da iktisadi sömürünün sonu­ cu diye bakmıyor -böylece Kemalizmden ve sosyalizm­ den ayrılıyor-
Sayfa 287 - Can yayınları 2001Kitabı okudu
Bunca mide bulandıran olaylar neden hele ki bu topraklarda!
TV haber kanalları, gazete, internet haber kanalları ve sosyal medya da bulunan haber kanalları üzerinden olsun, karşılaştığımız haberlere bir bakıyorum da "cinayet, aldatma, fuhuş, uyuşturucu, cinsel istismar, dolandırma, hırsızlık, gasp" o kadar fazla ki 'yığınla bu şekilde haber var' desek mübalağa etmiş olmayız. Haber
Bilindiği üzere, Japonya'da imparator figürünün ilahlaştırılması 19. yüzyılın son on yılında tepeden inen devrimle eşzamanlıdır. Kemalist Cumhuriyeti incelediğimizde; başkan olan kişinin kutsallaştırılmasının, bu tür tepeden inme kökten modernleşme sürecinin sık rastlanan ve belki de gerekli bir yönünün olduğunu söyleyebiliriz. 19 Batı'dan gelen etkilerden korunma ve buna bir yanıt verme çabaları içinde olan Abdülhamid'in hükümdarlığı döneminde Müslüman olmayanlar bütün olarak eskisinden çok daha rahat yaşadılar. Milliyetçi çalkantıların olmadığı yerlerde Ermeniler refah düzeylerini artırmayı sürdürüyorlardı; Girit meselesi ve 1897 Türk-Yunan Savaşı'na karşın Rumların durumu da aynı şekilde çok iyiydi. 1893 yılında Fransız bir gözlemci şunları yazmıştı: Bir Bulgar Türkiye'ye geçince onun gözüne ilk çarpan, aldığı özgürlük dolu soluk oluyor. Kuramsal olarak despot bir hükümetin yönetimi altında olsa bile, insan anayasal bir devlette bulacağından daha fazla bir özgürlük duygusu yaşıyor (...) Hatta bir hükümetin varlığını bile hissetmiyor (...) İnsanı taciz eden polislerin, ağır vergilerin, yoğun kamu hizmetlerinde çalışma zorunluluğunun olmamasını sultanın gayrimüslim kullarının takdir etmesi gerekir (...)20
Sayfa 31 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Reklam
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in TSK'ya ateş püskürmesi.
Irak savaşının ve işgalinin mimarı Paul Wolfowitz Türkiye'ye karşı çok öfkeliydi. Hesapları yanlış çıkmış, Tür­kiye Irak savaşında ABD'nin yanında olmamıştı. Bu nedenle ABD işgal operasyonunda zorlanmış, kayıp sayısı ve maliyet­leri artmıştı. Wolfowitz'in bu öfkesi giderek TSK'deki Kema­list /ulusalcı subaylara odaklandı. Wolfowitz, 1 Mart Tezkeresinin Meclis'ten geçmemesi konusunda TSK'yi açıkça suçluyordu. Fatura TSK'ye çıkarılmıştı. Bu faturanın bedeli Ergenekon soruş­turmaları sırasında Kemalist subayların tasfiyesi ile ödettiri­lecekti. Böylece rejimin 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti' yönünde dönüştürülmesinin önündeki en büyük engellerden biri de temizlen­miş olacaktı.
Mustafa Reşat, Ermenilerin başına gelen felakette doğrudan oynadığı rol ve üstlendiği vazife ile ilgili herhangi bir pişmanlık emaresi göstermeyen, hatta yaptıklarının ve yapılanların bilincinde olup bunlarla övünen, “vatana hizmet etmek” gibi kutsal bir görevi yerine getirdiğine inanan bürokrat bir Cumhuriyet elitidir. Esas itibarıyla Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun hayat hikâyesi ve özellikle soykırım sonrası kariyeri, Mustafa Kemal liderliğinde, aralarında mebzul miktarda İttihatçı bulunan, o dönemki adı ve sanıyla Kemalist kadroların şekillendirdiği yeni ulus devletin bir “Failler(in) Cumhuriyeti” olduğunu, net, açık ve somut bir biçimde gözler önüne serer.
"Osmanlı Devleti kızları eğitmez miydi?.. Bir kesimin diline doladığı kuyruklu yalanlardan biri de budur! Osmanlı'ya oranla çağdaş Avrupa ülkelerinde acaba okur-yazar sayısı ve okuma oranları ne durumdaydı, hiç karşılaştırma yaptınız mı? Kanuni döneminde bile okullaşma oranı %40. Ayrıca en büyük eğitim hamlesini 2.Abdulhamid'in yaptığını ve bu dönemin okullaşma seviyesine Türkiye Cumhuriyeti'nin ancak 1950 sonrasında ulaştığını biliyoruz. Osmanlı'nın kızları eğitimsiz bıraktığı iddiasına gelince: İnsanı 'ahsen-i takvim' olarak gören bir kültürün kadınları eğitimsiz bırakması, dışlaması mümkün değildir. Kadınların aşağılanması bir Batı hastalığı olup bize oradan geçmiştir."
varoluş
Search for: Arama.. Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri Atatürk Ansiklopedisi > Genel > Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri 31 Ara Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri PDF
307 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.