1921 Anayasası hariç, Türkiye'de toplum kendi hakkında hiçbir zaman karar verme imkanı bulamadı.
Suomi’nin Tarihi Finlandiya’yı çeşitli zamanlarda ziyaret ettim. Ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşadım. Büyük şehirlerde, göller ve ormanlar arasındaki ücra köylerde bulundum. Finler’in günlük uğraşlarını, yortu günlerindeki oyun ve eğlencelerini izledim. Kısacası bu milletin müziğini, edebiyatını, sanatını, tiyatrosunu ve mimarisini
Reklam
Eğitimci Memurlar 1816 yılında, Finlandiya’nın Rusya’ya ilhakı şartlarından olarak bu ülkeye yeni bir anayasa verilmişti ve Finlandiya Milli Meclisi yeni anayasa hükümlerine göre icra yapıyordu. Çar I. Alexandr, yayınladığı bildirisinde Rusya’nın idaresi altında bulunan Finlandiya’ya verilen anayasaya, gerek kendisinin, gerek de
''Kanunların yaptırma gücü, devlettir. Daha açık bir deyimle: Kanun,devletin polisi, jandarması, ordusudur. Fakat bunun, bunların da üstünde bir yaptırma gücü vardır ki, bu da milletin kendisidir, kendi varlığıdır.'' Bu varlığa yaptırma güçlerinin gücü demek çok yerinde bir şey olur. İnsanlığın birtakım kutsal yapıları vardır ki, (vatan, özgürlük, bağımsızlık, anayasa, milli namus gibi) bunları ancak, bu yaptırma gücü ayakta tutabilir. SAATİ ÇALINCA, BU YETENEĞİ, BU GÜZEL HUYU GÖSTERMEKTE GÜÇSÜZ KALAN HERHANGİ BİR MİLLETE, ÖLMÜŞ GÖZÜYLE BAKMAK YANLIŞ BİR ŞEY OLMAZ.
Demokrasi
Sayın anayasa bilginlerine soruyorum: Modern devlet yönetiminde meşruiyetin kaynağı nedir? Halk değil mi? Demokrasi, halka dayandığı, halkın kendi kendini yönetme felsefesini temsil ve telif ettiği için, muteber sayılmıyor mu? 1924 Anayasası, işte bu muteber Temel'e, halk hakimiyeti temeline dayandırmıştır; hemde hiç bir kayıt ve şart benimsemeksizin!...
kitapsız toplum
Günümüz Türkiyesinde insanlar, aslında seçeneksiz gittikleri bir sandıktan çıkma anayasa çerçevesinde yıllardır yaşamayı özgür ve demokratik bir yaşama biçimi sayabiliyorlarsa, kitapsız bir kültürle kendilerinin Avrupa ailesine katılmaya layık görebiliyorlarsa, menkul değerler piyasasıyla televizyon kanallarındaki gelişmeleri çağdaşlığın ağırlıklı göstergeleri diye düşünebiliyorlarsa, o zaman çoğunluğu böylelerinden oluşma bir toplum, ancak yanılsamaların egemenliğinde yaşayan, kendi bilincinde olmaksızın tutuklanmış bir toplum olabilir.
Sayfa 196 - Can Yayınevi
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.