Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Altkültürlerin Çeşitliliği Halinde Siyasî Kültürdeki Birlik
Bir ülkenin siyasî kültürü geçerli anayasa çerçevesinde kristalleşmektedir.Bütün ulusal kültürler,cumhuriyetçi diğer anayasalarda da yer alan-halk egemenliği ve insan hakları gibi-aynı ilkeler için,kendi tarihinin ışığında farklı yorumlar getirir.
Gerçekçi bir gözlem, bir toplumda sosyalistlerin te mel atabilmelerinin sadece işçi sınıfının sayıca çokluğuy- la veya üretim güçlerinin gelişkinlik derecesiyle bağlantılı olmayıp o toplumun siyasî örgütlenmesiyle dinî örgüt- lenmesi arasındaki ilişkiye çok şey borçlu olduğunu bize gösterir. Devletle kilisenin kaynaştığı Ortodoks Rusya'da
Reklam
Anayasada Türkçenin yanına ikinci bir resmî dil olarak Kürtçenin, 'kurucu' veya 'asli unsurlardan biri sıfatıyla da 'Kürtler'in yer alması türünden, tâbir câizse 'ipe sapa gelmez' taleplerle kamuoyu önüne çıkanların, önce şunun farkında olmaları gerekir: 'Aslî unsur', ilke olarak millî devletlerde değil 'imparatorluk'larda bulunur. Millî devletlerin, hele üniter bir cumhuriyete dönüşmüşse 'eşit yurttaş' dışında 'aslî unsur'u olmaz. Aslî unsur kategorisi ve sıfatının, imparatorluklarda bile açık bir tanımı ve çoğu zaman da tanımlanmış bir karşılığı yoktur. Hele hele, 'etnik anlamda 'imtiyazlı bir asli unsur kavramı, İmparatorlukların bile benimsediği bir telâkki olmaktan ziyade onlara 'atfedilen' bir hususiyettir. Millî devletlerde, tarih içerisinde edinilmiş ve çoğu zaman kendi dışından tanımlanmış, yani 'objektif' bir üst-kimlik' söz konusudur, 'asli unsur' değil... Bunun içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç bir siyasî hukuk belgesinde 'aslî unsur' gibi bir kavram, atıf veya ima yoktur. Türkiye'de Türk ırkçılığının bile yasak edildiği ve ağır cezalık suçlardan birini teşkil ettiği nasıl oluyor da unutuluyor veya hatırlanmıyor?
DÖRT GEMİ, DÖRT TÜRK DESTANI TÜRK'ÜN, ANADOLU'NUN VE İNSANLIĞIN KADERİ GEMİLERLE DEĞİŞİYOR. Bir büyük insan düşünün Anadolu'yu su basacak diyor İnananı gemiye doluyor, inanmayanı sularda boğuluyor Nuh tufanı böyle efsane oluyor Bir büyük sultan düşünün Gemileri karadan yürütüyor Tarihin, insanlığın ve İstanbul'un
1960 ve 1970'lerdeki kalem kavgaları: 1960'ların başında Atsız Orkun'da ve Millî Yol'da yazmaktadır. Bedii Faik'in 18 Şubat 1962 tarihli Dünya gazetesinde, 1944 olaylarından bahsederek Atsız ve arkadaşlarını Naziler safında savaşmak üzere hükümeti ele geçirmekle suçlaması üzerine Millî Yol'un 6. sayısında (2 Mart
Üçüncü Meşrutiyet
Sultan VI.Mehmet Vahdettin, 21 Aralık 1918'de Meclis-i Mebusan'ı dağıtma kararı verdiğinde, hem ülkeyi savaşa soktuğu için eleştirilen, hem de 5 Kasım 1918'de kendi kendini feshetmiş olan bir partinin, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin listelerinden seçilmiş kişilerin çoğunlukta olduğu bir meclise son veriyordu. Bu yüzden meşru olduğu kolaylıkla öne sürülebilecek bu karar, aynı zamanda Anayasa'ya da uygundu. Ancak, yine Anayasa'ya göre dört ay içinde yeni bir meclisin toplanması seçim kararı da alması gerekiyordu. Sultan bunu yapmadığı gibi, iki hafta sonra, 4 Ocak1919'da, seçimlerin barış sonrasına ertelendiğine ilişkin ikinci bir karar aldı. Bu, Anayasa'nın ihlaliydi ve İkinci Meşrutiyet böylece sona ermiş oldu Sultan VI. Mehmet Vahdettin, belki mutlakiyet istemiyordu. Ama şu da bir gerçekti ki, ülke artık temsili rejimle yönetilmiyordu. Doğu Anadolu'da örgütlenerek Erzurum ve Sivas Kongreleri'ni toplayan Müdafaa-i Hukukçular, bu fiili mutlakiyete karşı ısrarla seçim isteklerini dile getirdiler ve sonunda bu amaçlarına ulaştılar.Damat Ferit Paşa'nın sadrazamlıktan istifasından sonra, 2 Ekim1919'da iş başına gelen Ali Rıza Paşa Hükümeti, 7 Ekim'de seçim kararını açıklayarak Meşrutiyet'e üçüncü kez geçildiğinin haberini vermiş oldu.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Atatürk ve milli mücadele ilk zamanları
İstanbul tarafından görevinden alınmış ve istenmeyen adam ilan edilmiş bir devlet memuru olmak, hiçbir geliri olmaksızın "sine-i millet"e sığınmak demekti. Ayrıca Amasya Tamimi'ne beklediği tepkiyi alamamış ve rotasını Erzurum'a çevirmek zorunda kalmıştı. Geleceği belirsizdi. Bu yüzden, Erzurum'daki havayı anlayıp oradaki
Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları
1964 başında yayın hayatına başlayan Ötüken dergisinde de Atsız'ın birçok kalem kavgası vardır. Bunlar çoğunlukla Nurculara ve dinci yobazlara karşı yazılmıştır. İlk sayılarda Ali Fuat Başgil'e karşı da tenkit yazıları vardır. Aslında Atsız'ın Ali Fuat Başgil'e karşı ilk yazısı, 15 Ekim 1961'de yayımladığı Ordinaryüsün
HOLDİNG BANKALARINA DEVLET DERHAL EL KOYMALIDIR Geleceklerini kimseye vermiyorlarmış. Hangi gelecekten bahsediyorsunuz? Zehir taciri ve tefecilik yaparak Türk ulusunu küresel şirk ortaklarınız ile sömürme geleceğinden mi? Atatürk ile bayramdan bayrama toplumu aldatarak mı? Atatürk'ün gençlerine zulüm edeceksiniz Türk ulusunu soyup soğana
Mahkeme kararlarında hakimler için kullanılan "kamu vicdanı adına karar verme yetkisine sahip olan" ibaresi; hakimin kararını kendi vicdanına göre değil, kamu huku­kundaki kamu vicdanına uygun olarak vermesi gerektiğini gösterir. Hakim, kendi vicdanına göre hareket ettiği takdirde, objektif bir değerlendirme yapamayacağından sağlıklı bir karar vermiş olamaz; oysa bu görevde bulunan kişiler, keyfi hareket edemezler. Kamu vicdanının sınırları anayasa ve diğer yasalarla belirlenmiştir; ancak bir hakim ya da yöneticide toplumun genel eğilimine göre karar verme duyarlılığının da bulunması gerekir. Bu, vicdani sorumluluğu oluşturur.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.