Batı, kendi geçmişini ve bu geçmişte yaşadığı tecrübe ile bu özel/yerel tecrübeden ortaya çıkan entelektüel, politik ve toplumsal sonucu evrenselleştirmekte, önermelerini bütün beşeriyete üniversal değerler olarak empoze etmektedir. Eğer mutlakiyetçi idare, insanın günahkâr tabiata sahip olma faraziyesi, sınıf ve mezhep savaşları, kilise-devlet çekişmesi ile 20. yüzyılda faşizme ve komünizme karşı elde edilen sonuçlar modern liberal anayasa metinlerine damgasını vurmuşsa, bütün bunların hiçbirini kendi tarihinde yaşamamış toplumlar için tek referans çerçevesi olarak alınabilir mi?
Sayfa 273Kitabı okudu
Batış Yılları
Bizim anayasamız 'kayıtlı şartlı' bir milli egemenlik kurmuştur. Meclisleri kanun yaparken bazı prensiplere ve disiplinlere bağlı tutmuştur. Gerici "kayıtsız şartsız" bir milli egemenlik ister. Bu disiplinlerden kurtulmak veya anayasayı da kendi yorumlayarak onları bir kenara atmak ister.
Sayfa 168 - profilKitabı okudu
Reklam
28 Şubat'ın Mirası; Polis Fezlekesi Hukuku
Yılmaz Ensaroğlu: O zaman bana fezleke hukuku boyutu kalıyor. “Fezleke hukuku” terimiyle kastettiğimiz şu: Güvenlik kurumları, jandarma ya da polis bir fezleke hazırladıktan sonra, o fezleke, savcılığın eliyle iddianameye ve daha sonra mahkemede de adeta bir karara dönüşüyor. Az önce 28 Şubat sürecinde, polis istihbarat raporlarının dışında
Sayfa 27 - 1. baskı - Nisan 2016
Kemalist "ulusçuluk", ulusların eşitliğini ve özgürlüğünü savunur. Ulus kavramına ne "ırk" ne de "din" öğelerini sokmuştur; ulusu, "ortak geçmiş, ortak dil ve ortak kültür"e dayalı bir olgu olarak tanımlamıştır. Etnik milliyetçiliğin yarattığı vahşetlerin ve ıstıraplı bölünmelerin yaşandığı; aynı ırktan ve
''1356'da düzenlenen bir belge geleneksel olarak Alman anayasa tarihininde bir dönüm noktası olarak kabul edilir (gerçi bu belge, zaten olan bir gerçeğin resmen kabulü anlamı geliyordu). Altın Ferman adı verilen bu belge, kendi topraklarında imparatorluk haklarının neredeyse tümünü uygulama imkanı elde eden ve elektör adı verilen yedi seçici prensin adını taşıyordu.Örneğin bu elektörlerin yargılama yetkisi bu tarihten itibaren mutlaktı, onların sarayından imparatora artık hiçbir yargılama başvurusu yapılmayacaktı''
On yıl önce rezalet olarak nitelenip reddedilecek şeyler, bugün artık alışılageldik birer olgu olarak kabul görüyor. Profesörler, “o zamanlar olduğu gibi” kürsülerini kaybediyor; askerlerin, politikacılar kadar sözü geçiyor; sosyal demokratlar, yönetimlerinin uzlaşmacılığıyla kendi muhalif duruşları arasında sıkışıp kalmış durumda; anayasa, manipüle edilebilir ve değiştirilebilir görülüyor; devlet başkanı, yeniden gerici programların partilerüstü propagandacısı; yargıya olan güven son derece azaldı.
Reklam
1.000 öğeden 731 ile 740 arasındakiler gösteriliyor.