Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ℰda

ℰda
@kendiihalindebirokur
•İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn
üniversite
İzmit, 28 Ocak
86 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
İçim buruk, kelimelerim güçsüz Ah üstadım siz gittikçe daha da çok kirleniyor bu dünya... Siz ve sizin gibi hakikati yazan, konuşan ve yaşayan üstadların bu dünyadan göçüşü, hüzne boğuyor beni... Rabbim kabrinizi pîr nur, Makamınızı cennet eylesin. Sizi unutmayacağız üstadım, İnsanlık medeniyetinın başı sağ olsun. #SezaiKarakoc ❤
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
Reklam
280 syf.
·
Puan vermedi
Tevbe Ahlakı
Tevbe AhlakıAbdullah Kara
9.2/10 · 151 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
408 syf.
·
Puan vermedi
Surname
Surnameİskender Pala
8.8/10 · 1.826 okunma
Bizim amacımız, kendi toplumumuzun / ümmetimizin imparatorluğunu kurmak değildir; aksine, yeryüzünde Allah'ın hükümranlığını tesis etmektir ve herkes için geçerli olan tabii hukuku da ihtiva eden İslâm'ın şer'i hukuku da aynı geniş kapsamlı insanî amaca sahiptir.
Reklam
Eğer dünya kötüye doğru gidiyorsa, dünyayı bu durumdan yalnızca Müslümanlar kurtarabilir; zira medeniyeti değerlendirebilecek, yargılayabilecek hakiki standartlara ve ölçütlere yalnızca Müslümanlar sahiptir ve geçmişte harikulâde bir başarıyla tatbik edilen, herhangi bir çağın ihtiyaçlarına da başarıyla uygulanabilecek ve gelecekte de harikulâde bir başarı elde etmesi haklı olarak ve mantıklı bir şekilde beklenebilecek ilahi bir kaynağa dayanma iddiasına sahip alternatif bir bütünlüklü, kucaklayıcı medeniyet sistemini veya tasavvurunu sadece Müslümanlar üretebilecek durumdadırlar.
Öte yandan, Müslümanların, mevcut Batı uygarlığına büsbütün sırt çevirmeleri de yine onların intiharı anlamına gelecektir; çünkü mevcut Batı uygarlığı çağımızın bilgisini ve etkin verimlilik ve üretkenlik standartlarını ihtiva eden bir uygarlıktır. Müslümanlar, geçmişte yaşayarak hayatlarını ve varlıklarını sonsuza dek sürdüremez veya koruyamazlar; ama gayr-i müslim bir uygarlığı sorgusuz sualsiz kabul etmeye kalkışacak olurlarsa o zaman Müslümanlar, İslâm'ı kaybetmekten kurtulamayacaklarını asla unutmamalıdırlar.
Müslümanların, yeni mevcut Batı uygarlığıyla bütünleşmeye kalkışmaları, onlar için tam anlamıyla bir intihar olacaktır; çünkü böylesi bir şey, Müslümanların, seküler Batı uygarlığında şer-şeytan ve kötü olarak gördükleri ve mahkûm ettikleri her şeyi kabul ettikleri ve onayladıkları anlamına gelecek ve dolayısıyla Müslümanlar, bu dünyada yeniden hayır ve huzurun gücü ve kaynağı olamayacaklardır hiçbir zaman.
Eğer mevcut modern toplum, faize dayalı bir toplumsa, o zaman, Müslümanlara düşen sorumluluk, faize dayalı olmayan çağdaş bir toplum modeli ve örneği geliştirmektir. Yine eğer modern hukuk, hilekarlık ve şantaja dönüşmüşse, o zaman Müslümanların görevi ve sorumluluğu, kendi toplumlarını ilgilendiren her şeyde, her meselede şer'i hukuku yeniden-tesis etmek ve ona bağlanarak çağdaş sorunlara daha insanî ve kalıcı çözümler üretmenin yollarını araştırmak olmalıdır. Ve eğer mevcut bankacılık sistemi, faizci bir bankacılık sistemi ise, o zaman, Müslümanlara düşen görev, kardeşliğe dayalı Müslüman bir bankacılık sistemi kurmak, zekâtı ve Beytü'l-Mâl'i yeniden canlandırmaktır. Eğer mevcut ticari yöntemler ve ilişkiler, yoz ve bozuksa, Müslümanlara düşen yükümlülük, dayanışmaya dayalı kendi ticaret yöntemlerini hayata geçirmenin yollarını araştırmaktır. Eğer mevcut endüstriyel/kapitalist sistem, Müslümanlara bencilce bir zorbalık sistemi olarak görünüyorsa, o zaman Müslümanların görevi, şeriata dayalı, hak, hukuk ve adâleti önceleyen kendi sanayi sistemlerini geliştirmek ve tatbikat sahasına koymaktır.
Müslümanların mükellefiyetleri, cihad fikrini ve pratiğini modern şartlara uyarlama meselesidir ve bu da, yalnızca İslâmî kurumların modern bir görünümle yeniden-canlandırılmasıyla gerçekleştirilebilir.
Reklam
Müslüman, hiçbir zaman kendisini nefis terbiye ve tezkiyesinden mahrum bırakacak ve ruhsuzlaştıracak kadar dünyevi işlere, meşgalelere dalıp gitmemekle mükelleftir. Müslüman, malı-mülkü, huzurlu, durmuş oturmuş hayatı kendisini ilâhî emirlere isyan etmeye sürüklediği anda, hiç tereddüt etmeden bunları terketmeye, bunların mahiyetini değiştirmeye, hatta hicret etmeye hazırlıklı olmalıdır; dahası, dünya düşkünü bir insanın yaşayacağı karabasan ve ümitsizlik açmazına asla sürüklenmemelidir.
Her Müslüman, ister kendi nefsinde, ister iş yerinde, ister çarşıda-pazarda, ister konsey odasında, isterse bilfiil savaş alanında olsun, kötülük / şer güçlerine karşı sonsuza dek sürecek cihad'daki mükellefiyetini yerine getirebilecek şekilde eğitilmiş, belli bir terbiyeden geçmiş bir mücâhiddir.
Doğru bir davranış /amel söz konusu olmaksızın, Allah'a inanmak, tıpkı yerine getirilmeyen bir görev gibi yanlıştır ve erdemli bir tutum değildir. Burada imtihanın yegâne ölçütü ve göstergesi ameldir, yani inanılan şeyleri insanın hayatına tatbik etmesidir.
Müslüman, sadece inanmakla ya da sadece şer'i hukuka tâbi olmakla Müslümanlığını tam olarak meşrulaştıramaz.
Cihad, "Allah yolunda çaba göstermektir" ve ille de çağdaş bir dille ifade etmek gerekirse, insanın gelişmesi davasına kişinin kendisini adamasıdır.
Mevcut felâketler, Müslüman toplumlarda gözlenen İslâm'ın yeteri kadar ciddiye alınmamasından, İslâm'la daha gevşek ve daha gelişigüzel bir ilişki kurulmasından kaynaklanıyor; ki, bu Allah tarafından yasaklanmış bir şeydir. Dolayısıyla şöyle denilir: İnsanın başına gelen ne kadar güzel şey varsa, Allah'tandır ve ne kadar kötü şey varsa o da insanın bizatihi kendinden (Allah'ın emirlerine itaat etmemesinden) kaynaklanır. Peygamber, Allah'ın Sünnetullah'ını değiştiremez.
Reklam
Batı Avrupa'nın kendi inançlarından farklı dini inançlara sahip olan insanları yok etmeyi ya da onları zorla Hıristiyanlığa girdirmeyi din bir görev olarak gördüğü bir zaman diliminde, Müslümanların yüzyıllar boyunca hoşgörüyle yaklaştıkları ve korumaları altına aldıkları halkların isyanı ve ihanetiyle yıkıma uğrayan dârü'l-İslâm'ın bu durumuna bakarak, Müslümanlar, hoşgörünün İslâm'ın bir zaafı olduğu gibi yanlış bir sonuca aslâ varmamalıdırlar. Aksine hakikatin bir sonucu veya gereği olduğu için bu hoşgörülü tutum ve davranış, aslında, İslâm'ın en büyük gücüdür.
İspanya'daki Müslüman Arapların sürülmeleri, İspanya'nın yozlaşmasının ve çökmesinin bir göstergesidir.
468 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.