Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çoğu zaman iyi bir ölüm, en iyi hayat hikayesidir Gerçek bir trajik kahraman olan Kleist, ıstırabını şekillendirerek yaşamını bir ölümün sonsuz anıtına yükseltir; ama bütün ıstıraplar, biçimlenme lütfuna erince anlam kazanır. Çünkü yalnızca paramparça olmuş biri, mükemmele özlemi bilir. Yalnız sürgüne uğrayan adam sonsuzluğa ulaşır.
Sayfa 67
Vazgeçilen şey artık öylesine kaybolmuştur ki, acı olarak hissettirir kendini ve acı verir
Sayfa 78
Reklam
Başkalarının kılına bile dokunmayan, yürekten yaralar beni.
Sayfa 173
Dizginleyemediğimiz alevin tövbesi, alevleri de içinde eritir.
Sayfa 226
Gözlerimiz Kleist'in hangi eserine, hangi kişilik açıklamasına gitse, tutkuların bir cehennemi karşımıza çıkar. O nefret doluydu, hınç dolu, hatta bastırılmış saldırgan sinirlilik dolu; ve bu hayal kırıklığına uğramış iktidar hırsının; onun içinde ne kadar korkunç kaynadığını, vahşi hayvanın o ezici yumruktan kurtulduğu ve en güçlülere, bir Goethe'ye, ya da Napolyon'a seslendiği yerde sezer insan.
Kleist, nereye kovalandığını bilir. Bunu daha başından beri bilir – uçuruma! Yalnız şunu bilmez her zaman, uçurumdan kaçmakta mıdır yoksa ona koşmakta mıdır? Bazen elleri büsbütün kasılmış, hayata uzanır gibidir, düşerken tutması gereken son toprak parçasına iyice yapışmışçasına. Sonra derine doğru o muazzam çekişe karşı tutunacak şey arar; kız kardeşine, kadınlara, dostlarına bağlanmaya uğraşır ki onu tutsunlar…
Reklam
Hedefi yoktur onun, bir şehre, bir ülkeye, bir amaca göz kırpmaz; yalnızca gerilmiş yaydan fırlar gider, kendinden uzaklaşır. Kendinden kaçmak istemektedir, içindeki bir şeyleri kuvvetlice aşmak istemektedir, şehirleri ateşli bir hastanın yastıkları gibi değiştirmiştir. Her yerde serinleme arar, şifa umar: ama kaderin kovaladığı adamın ocağı tütmez, başını sokacağı yer yoktur. Rimbaud ülkeler kat etmemiş midir, Nietzche de yer üstüne yer değiştirmemiş midir, ve Beethoven evden eve gezmemiş midir, Lenau kıtadan kıtaya savrulmamış mıdır? Bunların hepsinde o korkunç kırbaç, hayat huzursuzluğu, varlığın trajik unsuru içlerindedir. Hepsi de bilinmeyen bir gücün sürgünleridir, o güçten asla kaçmamaya hükmederler, çünkü onları kovalayan şey, kendi kanlarında dolaşmaktadır hararetle, kendi alınlarında başına buyruk barınmaktadır. İçlerindeki düşmanı, yani efendilerini ve kaderlerini yok etmek için, kendilerini yok etmek zorundadırlar.
... hüzün bilgiye dönüşür, zorunluluksa sevinçli bir olumlama olur. Empedokles eve dönüşün, son bağlanmanın yolunu fark eder: İnsanları aşarak yalnızlığa gider, hayatı aşarak ölüme varır. Son özgürlük, evrene geri dönüş; işte Empedokles’in en kutsal özlemi budur...
Olay ne kadar tuhafsa onu anlatmak için o kadar nesnel ilişkiler içinde görünür kılmak için adeta varını yoğunu ortaya koyar ve böylece tutkulu zekası sert bir vida gibi diş diş, doğanın büyüsel yanıyla insanın şeytani yanının gizemli bir düğün yaptıkları en alt bölgeye doğru ilerler. Burada Dostoyevski'ye hiçbir Alman'ın yaklaşamadığı kadar yaklaşır: Kleist'ın kahramanları da sinirlerin bütün hastalıkları ve aşırı güçleriyle yüklüdürler ve bu sinirler yine dünya doğasının şeytani yanına acılı bir şekilde çengellenmişlerdir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.